Page 22 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 22

tarih çevresi

       “Kur’an’ı anlamada tarih önemli, Hicaz-Arap kültürü önemli, siret/Hz. Peygamber’in hayatı önemli, ya-
şanmış olaylar önemli, bu yaşanmış olaylara Kur’an’ın verdiği cevap önemli, sorduğu sorular önemli” (Barda-
koğlu, 2017: 245).

       “İçinde yaşanılan toplumun canlı ihtiyaçlarıyla ve sorunlarıyla irtibat kurmamış bir fıkıh çözüm üretebilir
mi? Buna “evet” diyeceksek o zaman toplumu klasik fıkhın üretildiği dönemle aynileştirmemiz, yani zamanı
tersine işleterek günümüz toplumlarını o dönemlerin şartları içinde yaşatmamız gerekiyor” (Bardakoğlu, 2017:
261).

       Olaylar, sosyal şart ve çevrelere göre devamlı olarak değişir. Bunlara paralel olarak müçtehid, bir kısım
olayları “maslahat”ı göz önüne alarak bir hükme bağlamaktan yoksun bırakılırsa kıyamete dek kalıcı olan
İslam’ın hükümleri zaman ve hayata ayak uyduramaz, hukuki ihtiyaçlara cevap veremez, dolayısıyla geçerli-
liğini yitirir (Şener, 1974: 144).

       “… fıkhın klasik örgüsü ana hatlarıyla hicri 5.-6. yüzyıl’da olgunluğa ulaşmış olup netice itibariyle belli
bir tarihsel dönemin ürünüdür. Bu klasik örgü, müslümanların dini kimlikleriyle hakim unsur olarak yönetici
olduğu, dini kimliklere göre hak ve özgürlüklerin belirlendiği, tarım hatta bir ölçüde trampa ekonomisinin sür-
düğü Abbasiler döneminde, o dönemin sosyal ve ekonomik yapısına, insan ilişkilerine uygun olarak şekillen-
miştir. Ve fakihler de hangi dönemde neye ihtiyaç duyuluyorsa ona çözüm üretmişlerdir” (Bardakoğlu, 2017:
236).

       “İçtihadda zorunlu olarak Kur’an hükümlerinin tarihi ile dinamik bir ilgi kurulmalıdır. Ancak bu ilgi o
hükümleri o tarihsellikte sonsuza kadar sabitlemek demek değildir. Burada amaç, o hükümlerdeki evrensel
mesajları yakalamak ve o mesajları bugünkü yeni durumlara taşımaktır” (Paçacı, 2016: 92).

       Bizim sorun alanımıza gelirsek: Kur’an ve sünnette riba’nın yasaklandığı açıktır. Ancak yasaklanan iş-
lemin mahiyeti, yasağın illeti ve kapsamı, bir başka deyişle ribanın ne olduğu hususu anlaşılmaya ve yorum-
lanmaya muhtaçtır. Ayrıca toplumsal ve ekonomik yaşamda, özellikle son birkaç yüzyılda gerçekleşen muazzam
değişikliklere rağmen, ekonomik bir olgunun 15 yüzyıl boyunca hiç değişmediğini varsaymak ciddi açmazlara
yol açmaktadır (Turhan, 2023: 74). Tüm İslam aleminde sermaye birikiminin sağlanamayışı ve sanayi devri-
minin yakalanamayışı, bütün Osmanlı döneminde tek kanatlı bankacılık diyebileceğimiz Para Vakıflarının fon
kullandırmada hile-i şer’iyye olan iyne satışı yolunu kullanması, makul bir banka kredi faiz oranı yerine, bu
oranın dört beş katı tefeci faizi ve selemcilerin insafsızlığıyla ezilen çiftçi kesimi gibi hususlar öne çıkan aç-
mazlardan bir kısmı olarak ifade edilebilir.

       “İlk müçtehid imamlar dönemindeki gerilimli ortamın ve ehl-i hadisin güçlü mukavemetinin eseri olarak
hadisler lafızlarıyla fıkhın belirleyici unsuru ve kaynağı olmuştur. Bugün hadis külliyatı, … en ince ayrıntısına
kadar müslümanların fıkhının normatif kaynağı sayıldığında … müslüman toplumlar asırlar öncesi bir hayatı
ayrıntı ve bütün sosyal kurumlarıyla yeniden yaşamaya sevk edilmiş olmakta ve sorun katlanarak büyümektedir”
(Bardakoğlu, 2017: 268).

       İslam’ın toplumsal yaşamı düzenleyen hükümlerinin insanlar tarafından anlaşılabilecek amaçlara yönelik
olduğu, dayandıkları gerekçelerin bilinebileceği, hem Maturîdî akaidinde hem de Hanefi fıkhında benimsen-
miştir. Dini hükümlerin anlamı, amacı ve yararı konularında fıkıhta geliştirilen ana kavram “insanların genel
yararının gözetilmesi, zararına olanların ise önlenmesi” olarak tanımlanabilecek “maslahat”tır (Turhan, 2023:
74). Bu değerlendirmeler dikkate alındığında İslam’daki riba yasağını; amacını, bağlamını, olgunun özelliklerini
ve dönemin şartlarını dikkate almadan, faiz olarak isimlendirilen her olguyu riba olarak yaftalamak yerine ma-
kâsıd bakış açısıyla değerlendirmenin daha doğru olacağı kanısını taşıyoruz.

                                                               20
   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26   27