Page 18 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 18
tarih çevresi
8.2. Hadislerdeki Riba
Çalışmamızın amacı esas itibariyle borç ilişkisindeki riba hususunu irdelemek olduğu için, hadislere de
bu açıdan yaklaşacağız. Bu nedenle fadl ribası üzerinde durmayacağız.
Ribayı tarif eden hadislerin en önemli tarafı, ribanın alım satım muamelesiyle birlikte zikredilmiş ol-
masıdır. Ne cahiliye, ne de İslam dönemindeki ribadan bahseden hadisler “ribe-l karz” denilen faizle ödünç
muamelesinden bahsetmemektedir. Fıkıh alimlerinin, riba konusunu ikraz bahsinde değil, alım satım bahsinde
ele almaları da bu bakımdan dikkate değer bir husustur (Uludağ, 1988: 69).
Fazlurrahman’ın “Tahkik-i Riba” başlığıyla Urduca olarak yazılan ve Hakan Şahin tarafından çevrilerek
“Riba ve Faiz Nedir, Ne Değildir” adlı kitaba ilave edilen makale kitabın 199-245. sayfaları arasında yer al-
maktadır. Söz konusu makalede “hadislerde riba” hususu ayrıntılı biçimde incelenmekte ve değerlendirilmek-
tedir (Öztürk ve Şahin, 2021: 214-233). Bu çalışmada ribanın tanımıyla ilgili hadislerin birçok çelişkilerle
birlikte, çözümü neredeyse imkansız bir çok karışıklıkları da içermekte olduğu belirtilmektedir. “Çok sayıda
çelişkiler ve çözümsüz karışıklıklardan dolayı ribaya dair, ilgili tüm durumları kapsayan ve ilgisiz tüm durumları
dışarıda bırakan bir tanımlama yapmaya kalkışmak cesurca olacaktır.” denilmekte ve çalışmanın 214-228. say-
faları arası bu hususa ayrılmış bulunmaktadır. Sonuç olarak da “kısacası, ribayı hadisler ışığında tanımlamaya
yönelik çabaların hiçbiri şu ana kadar başarılı olmamıştır.” denilmektedir.
Ribayı tarif eden ve gerçekleşme şartlarını tespit eden hadis rivayetlerinden hiçbiri ilk dört halife za-
manına kadar çıkmamaktadır. Hadislerde, hangi çeşit şeylerin Kur’an’da yasak edilen ribaya dahil olduğu so-
rusuna muhtelif cevaplar verilmekte ise de bu cevapların hiçbirinin mevsuk olduğu kabul edilemez (Uludağ,
1988: 85-86).
Riba konusundaki ayet ve hadislerle ilgili olarak aktardığımız bilgi ve değerlendirmelerden hareketle
aşağıdaki sonuçlara ulaşabiliriz:
(i) İslam öncesi dönemdeki riba zenginlerden yoksullara doğru ikili bir işlemdi. Üstelik anaparanın te-
fecilik tarzı bir süreçte kat kat katlandığı bir işlemdi.
(ii) İşlem, yoksul tarafın çaresizliği nedeniyle zengin tarafın denetiminde şekilleniyordu.
(iii) Üstelik bu işlemin sömürü tarzında yürütülmesini önlemek üzere düzenleme ve denetim işlevini üs-
telenecek kamu otoritesi de yoktu.
Eğer riba (faiz) konusuna bu kısımda aktardığımız görüşler doğrultusunda yaklaşılmış olsaydı, muh-
temelen “para vakıfları” biçimindeki sadece küçük hacimli fon ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan tek kanatlı fi-
nans kurumlarından; hem küçük tasarruflardan büyük fon havuzları oluşturan, hem de bu havuzlardan ülke
kalkınmasını sağlayabilecek ölçekte fonları, en uygun işletmelere ve yatırım alanlarına aktarabilecek çift kanatlı
finans kurumları olan bankacılığa geçiş yapabileceğini ifade etmenin rahatlıkla mümkün olduğunu söyleyebi-
liriz.
9. RİBA’DAN KAÇINMA KONUSUNDA İKİNCİ SEÇENEK: GELENEKSEL BANKACILIĞIN
İŞLEVLERİ IŞIĞINDA YAKLAŞIM
9.1. Ticaret Bankaları ve İşlevleri
Tasarruf sahiplerinden mevduat adı altında topladıkları fonları ihtiyaç duyan kişi ya da kuruluşlara kredi
olarak kullandıran yani fon fazlası bulunan kişi ya da kuruluşlar ile fon ihtiyacı olan kişi ya da kuruluşlar ara-
16

