Page 17 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 17
tarih çevresi
lalık (çoğu zaman da fahiş fazlalık) olduğu yönünde ciddi kaynaklara dayanan bilgilere çok sayıda ilgilinin
ulaşıyor olmasının önemli bir durum olduğunu belirtmek istiyoruz.
Süleyman Uludağ İmam Malik’in El Muvatta’sından şöyle bir aktarma yapıyor. Zeyd b. Eslem’e göre
cahiliye ribası şudur: Bir adamın, diğer bir kimse üzerinde, belli bir vadede tahsil edilmesi gereken bir hakkı
(alacağı) olurdu. Alacağın vadesi dolunca alacaklı borçlusuna ister borcunu öde, ister riba muamelesini işletelim
der. Borçlu borcunu öderse iş biter, aksi takdirde borcunun artmasını kabul eder, öbür taraf da vadeyi uzatırdı
(Uludağ, 1988: 43).
Mevdudi burada bahsedilen kredinin ilk sözleşmede faizsiz olarak verildiğini varsaymaktadır. Fakat
riba sisteminin normal kabul edildiği ticari Mekke toplumu ya da Yahudi Medine toplumu gibi bir anlayış or-
tamında bunun makul bulunmasını anlamak pek kolay değildir. Sermayelerini kat kat artırmak zihniyetindeki
tefecilerin ilk sözleşmedeki faizden, sanki tasaddukta bulunur gibi feragat edeceklerini varsaymak hiç de man-
tıklı görünmemektedir (Öztürk ve Şahin, 2021: 204-205).
Riba’nın ne olduğu sahabe devrinden beri tartışılmıştır. Üsame b. Zeyd, Abdullah b. Abbas, Zübeyr b.
Avvam ve Muaviye b. Ebu Süfyan gibi sahabeler Kur’an’da kesin olarak yasaklanan ribanın cahiliye döneminde
uygulanan ve günümüzde “tefecilik” olarak ifade edilen katlı veresiye – erteleme ribası olduğu görüşündedirler
(Öztürk ve Şahin, 2021: 24).
Şahin ise şu açıklamayı eklemektedir: İbn Abbas da Bakara Suresindeki “Allah alış verişi helal, ribayı
haram kıldı” ayetini tefsir ederken “riba ancak ertelemede olur” hadisini delil alarak “Allah veresiye alış veriş-
teki ilk artırmayı helal, sonraki artırmayı haram kıldı” ifadelerini kullanmıştır. Bu da keyfi ve fahiş gecikme
faiziyle başlayıp köleleştirmeye giden sürecin riba olduğu tezini güçlendirmektedir (Öztürk ve Şahin, 2021:
151).
Fazlurrahman, riba ile ilgili ayetleri kronolojik sıraya koyduğumuzda ve eldeki tarihi delilleri de dikkate
aldığımızda aşağıdaki sonuçlara ulaşacağımızı belirtmektedir (Öztürk ve Şahin, 2021: 204):
(1) İslam öncesi dönemdeki riba, anaparanın tefecilik sürecinde kat kat katlandığı bir sistem idi.
(2) Bu sebeple Kur’an ribayı adil bir işlem olarak kabul etmedi.
(3) Kur’an ticari kâra izin verirken vurgunculuk yerine iş birliği ruhunu teşvik etti.
Şahin de Kur’an’daki riba ile ilgili ayetlerden aşağıdaki sonuçlara ulaşmıştır. (Öztürk ve Şahin, 2021:
142):
(1) Bu işlem zenginlerden yoksullara doğru bir borç işlemidir.
(2) Yoksul tarafın yoksulluğu sadaka alacak düzeydedir.
(3) Yoksul taraf çaresizlikten borç almakta ve bu nedenle işlem zengin tarafın kontrolünde şekil-
lenmektedir.
(4) Zengin taraf bu işlemi bir getiri aracı olarak görmekte ve bu sebeple vadede ödenmeyen alacağı
için fahiş bir gecikme faizi uygulamaktadır.
(5) Bu sürece engel olacak bir kamu otoritesi bulunmamaktadır.
15

