Page 20 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 20
tarih çevresi
(i) Sermaye piyasasının gelişmesini destekleme,
(ii) Uygun yatırım alanları araştırmaları yapıp yayınlayarak girişimcileri bilgilendirme,
(iii) Yatırım projelerinin gerçekleştirilmesi safhasında girişimcilere teknik ve yönetsel destek verme,
(iv) Dış ülke ve uluslararası finansman kurumlarından finansman sağlayarak uygun sanayi kuruluşlarına
aktarma gibi hizmetler de sunarlar (Çonkar, 1988: 76-156; Akgüç, 1989: 7).
Bu bankalar mevduat toplamazlar ve genellikle şubeleri yoktur. O halde fon kaynakları nelerdir? Fon
kaynaklarını üç grupta toplayabiliriz (Çonkar, 1988: 166-172):
(i) Yurtiçi Özel, Kurumsal ve Ferdi Fon Kaynakları,
(ii) Yurtiçi Kamusal Fon Kaynakları,
(iii) Uluslararası Finans Kurumlarından Kredi Temini ve Gelişmiş Yurtdışı Sermaye Piyasalarına Tahvil
İhracı.
9.3. Bankacılık Uygulamasındaki Faizin Fıkhın KIYAS Yöntemi Uygulanarak Cahiliye Riba’sı ile
Aynı Şey Olduğu Söylenebilir Mi?
Geleneksel bankacılığın işlevleri ve sunduğu hizmetleri riba konusundaki ayetlerin vahyedildiği ortam-
daki riba uygulamasıyla karşılaştırmanın; bankacılık faizinin riba olup olmadığının irdelenip doğru değerlen-
dirilmesi bakımından çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Ne yazık ki bu husus üzerinde yeterince durulduğunu
söyleyemeyiz. Burada sunduğumuz “ikinci seçenek” de geleneksel bankacılığın hem tasarrufçulara (yatırım-
cılara, tasarrufunu bir uzman kuruluş aracılığıyla değerlendirmek isteyenlere), hem girişimcilere hem de ülke
ekonomisine ciddi hizmetler sunduğunu aktardık. Bu hizmetlerine karşılık olarak “maliyet+kar” anlamında adı
“faiz” olan bir bedel almasının makul olmadığını söyleyebilir miyiz? Üstelik günümüzde alternatif bankacılık
hizmeti veren katılım bankalarının böyle bir bedeli “vade farkı” adı altında aldığını da biliyoruz.
Burada devlet denetimindeki bankacılığın tasarruf toplama ve kredi verme sırasında uyguladığı bedelin
(faiz), riba yasağının geldiği dönemdeki borç verme uygulamasında söz konusu olan ölçüsüz ve denetimsiz
riba ile aynı kabul edilmesinin doğruluğunu tartışmaya çalışacağız.
9.3.1. Fıkhın Hüküm Verme Yaklaşımı Nasıl Olmalı?
“Dini naslar (ayetler ve hadisler) sabit ve sınırlı; zaman ve hayat ise değişen ve yenilenen bir karaktere
sahiptir. Bu durumda tarihin belli şartlarında, belli bir topluma hitap eden dini nasların lafzi anlamları gayet,
gayet doğal olarak, değişen şartlarda oluşmuş bulunan yeni problemleri ahlaki ilkeleri gözeterek çözmeye uygun
düşmeyecektir. Bu husus, dogmatizme hapsolmamış her zihin için açık bir gerçektir” (Çağrıcı, 2024).
“Fıkıh usulünün … alternatif bilgi/çözüm üretme potansiyelini deşifre eden metodoloji çalışmalarına
başlanması gerekmektedir. Fıkıh usulünün bir diğer işlevi de hayatın tevali eden yeni olgu ve ihtiyaçlarına yeni
cevap ve çözümler üretecek metodolojik zihniyeti oluşturmaktır. … Yani beyan eksenli, lafız eksenli usul-i fık-
hın yanına onu yok etmeden göz ardı etmeden neoklasik bir fıkıh usulünün geliştirilmesi gerekiyor. Fıkıh usu-
lünün çözüm üretme kapasitesini donduran ve onu geçmişte olup bitenle sınırlandıran değil, geliştiren bir fikri
çaba gerekiyor” (Bardakoğlu, 2017: 268).
Geleneksel fıkıh “her faizin riba olduğu kabul”üne “kıyas” adı verilen hüküm çıkarma yöntemiyle ulaş-
18

