Page 26 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 26
tarih çevresi
sayılarak genişletilmiş yasağa gerekçe oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu amaçla anlamaya değil ön yargıya
dayalı ve sonuçtan kalkarak hüküm inşa etmeye yönelik bir bakış açısıyla satın alma gücü kavramı göz ardı
edildiği için sorunlara çözüm olarak özden kopuk, sadece biçimsel ayrıntılarla kurgulanan finansal işlemler
önerilmek zorunda kalınmaktadır (Turhan, 2023: 66).
Fıkhın inanç ilanına itilmesi fıkha haksızlıktır. Fıkha itibar kazandırmaz aksine fıkhın ayaklarını yerden
keser, onu buzdolabına kaldırır ve dogmatik hale getirir. Bunun sonucu siyasetçisi ve ulemasıyla müslümanlar
iki dünyalı oldular. Bu iki dünyalılıkta fıkıh geçmişi, özlemleri hatta dine bağlılığı temsil etti. Müslümanlar,
hayatlarını rasyonalite üzerinde yaşadılar, ama fıkha da ayrı bir alemde idealler, özlemler manzumesi olarak
inandılar (Bardakoğlu, 2017: 230).
“İslam düşüncesi büyük bir tıkanma içindedir. Yeni fikirler üretilemediği için yerinde sayıp duruyor.
Bunun tarih çapında önemli bir göstergesi, ülkemizde “nas” var diyerek uygulanan politikanın vardığı hazin
sonuçlardır” (Akyol, 2024).
“Görüldü ki “nass” demekle olmuyor. Faizi de enflasyonu da aşağı çekmenin yolu modern iktisat il-
minde yazılıdır fakat iktidar kabul etmiyor. “Heteredoks” denilen kaygan, muğlak, sebep-sonuç ilişkileri belirsiz
politikalar uyguluyor, neticesi ortada…” (Akyol, 2022).
Elini taşın altına koymayan İslam uleması bu olumsuz gidişatta ciddi sorumluluk taşımakta ve toplumu
giderek sekülerleşmeye yöneltmiş olmaktadır. Halbuki fıkıh, günlük hayatımızın İslamın ışığında şekillenmesi
ve Allah’ın rızasına uygun bir hayata ulaşılması için vardır.
Çalışmamızda; olgu, olay ve işlemleri maslahat ve makasıdı dikkate alan İSTİHSAN yöntemiyle ele
almanın sağlıklı çözümlere ulaşmanın en doğru yolu olduğu kanısına ulaşmış bulunmaktayız. Aksi takdirde bir
yasağa şeklen uyarak arkasından dolaşıp, engellenmeye çalışılan sonuca böylece ulaşma anlamına gelen hiyel,
yani kendimizi kandırma yöntemlerinden kurtulamayız. Bu yaklaşımın sonucunda ise “İslami Finans” diye
isimlendirerek, ekonomik sonuçları itibariyle faizli borç işlemleriyle hiçbir farklılık göstermeyen ancak çoğu
zaman işlem maliyetini artırıcı araçlar ve işlemlere yönelinmiş olmaktadır.
İslam’daki riba yasağının çerçevesini durum, bağlam ve şartları gözetmeden sınırlı benzerliklere daya-
narak genişletici yaklaşımın, sıkıntıları etkin biçimde halledecek çözümler yerine şer’i hilelere başvurulmasına
yol açtığını görmekteyiz. Bu anlayışı devam ettirmek yerine makasıdı dikkate alarak sorunları çözmeye çalış-
manın daha doğru olacağı kanısındayız.
Her konuda en ayrıntılı bilgilere kolayca ulaşabilen, tartışma ve sorgulamaya çok daha fazla yönelmiş
yeni nesiller açısından İslam algısını olumsuzlaştırıcı etkiler doğuran lafızcı ve şekilci yaklaşımların ciddi bi-
çimde tartışılmasının kaçınılmaz olduğunu görmek durumundayız. Biz bu çalışmamızda söz konusu ihtiyaca
cevap verecek tutumun konuya İSTİHSAN yöntemi çerçevesinde yaklaşmak olduğu kanısına ulaşmış bulunu-
yoruz. Çalışmamızın, sorunun bu çerçevede tartışılması yönünde katkı sağlamasını umuyoruz.
10. SONUÇ
Bu çalışmaya sevk eden sebep: ribanın ne olduğu, ribasız ekonomik bir sistemin nasıl gerçekleştirilebi-
leceği, bankacılık faizinin riba olup olmadığı gibi soruların bütün bir öğrenim, iş ve akademik hayatım boyunca
benim cevap aradığım en önemli sorular olmasıdır. Üstelik bunların İslam toplumlarının ekonomik hayatı ile
ilgili olarak da en çok tartışılan ve bence tam ve herkesi tatmin edici cevaplar üretilemeyen sorular olduğunu
söyleyebiliriz.
Bu konuda makale ve kitap yazanların çoğu fıkhın klasik yaklaşımını benimseyenlerden oluşuyor. Fakat
yazılanların çoğunun derde tam deva olmayan, birbirini tekrar eden, yani ezber tekrarı diyebileceğimiz metinler
olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Bu sebeple riba ve faiz konusunda günümüzde çalışma yapanların birço-
24

