Page 13 - Layout 1
P. 13
tarih çevresi
düşebiliyor gibi düşme problemlerini çözümlemektir. İlk çağlardan beri Yer’in hareket edebileceği
varsayıldığında veya ileri sürüldüğünde sürekli gündeme getirilen bu kaygılara kayıtsız kalmayan Galileo,
henüz kütleçekim etkisini tam olarak kavrayamamış olsa da makul cevaplar oluşturabilmiştir. Ona göre
bırakılması durumunda Yer ile hareket etmek topun ilk baştan beri ve sonuna kadar sökülüp atılmaz bir
zorunluluğudur ve hareket boyunca devam edecektir. Peki, neden? Cevap başka bir modern bilim ilkesine,
eylemsizliğe dayanılarak oluşturulabilir. Yaptığı çeşitli araştırmalar, özellikle olup bitenleri ideal ve soyut
koşullarda anlama gayreti sonucunda Galileo şöyle bir çıkarımda bulunmuştur: “Bunu gözlemledikten sonra,
dirençten tamamen yoksun bir ortamda tüm nesnelerin aynı hızla düşeceği sonucuna vardım.”27 Demek ki
dışarıdan müdahale olmadığı müddetçe, her nesne durumunu koruyacak, başka bir deyişle kazanmış olduğu
hareketini sürdürecektir. Bu durumda kulenin tepesinde bırakılan top, Yer’in dönüş yönünün tersi yönde hareket
etmeye zorlayacak dış bir kuvvete maruz kalmadığına göre, bırakıldığı andan itibaren yere doğru düştüğü sürece
kulenin hareketine28 tabi olacaktır.
Galileo’nun elini güçlendiren deneyimden edindiği bir başka güvenilir kazanımı daha vardı: Sarkaç
Yasası. Yasanın esasını düşen nesnelerin düşme hareketlerinin hızını belirleyen faktörün ağırlık olup olmadığına
karar verme düşüncesi oluşturmaktadır. Yukarıdaki varsayımına göre, düşme hızını belirleyen unsur ağırlık -
veya doğal olarak hafiflik de elbette- değil, özgül ağırlık ve ortamın mahiyetidir. Bu varsayımının geçerli olup
olmadığından kesin olarak emin olmak için Pisa Üniversitesinde bulunduğu sıralarda çeşitli deneyler düzenleyen
Galileo, bir keresinde aynı uzunlukta iki ip alıp, birine mantar, diğerine de kurşun asıp, bu yoldan oluşturduğu
iki sarkacın her birine 90o’lik açılar altında salınım vermiş ve bunların yarım daire çizdikten sonra başlangıç
noktalarına dönüş sürelerinin (havanın etkisi dikkate alınmamak koşuluyla) eşit29 olduğunu belirlemiştir.
Galileo’nun bu çalışması sarkaç yasasının tam ifadesi olmanın yanında, aynı zamanda sarkacın salınım
hareketinin serbest düşmenin tipik bir örneği olması dolayısıyla, modern hareket kuramında önemli bir kazanım
anlamına geliyordu. Çünkü artık deneyin gösterdiği üzere düşmede ağırlığın rolü olduğu varsayımı
yadsınabilirdi. Böylece Galileo bu çalışmasıyla Kopernik astronomisinin fizik temelini hazırlamakta önemli
bir adım atmış oluyordu. Çünkü De Motu esas alınacak olursa Yer’in durağan olduğu ilkesini reddetmek ve
Güneş’i merkeze almak olanaklı görünmemekte ve doğal yer kavramı sağduyu için apaçık bir gerçeklik olarak
kendini dikte etmektedir.30 Dolayısıyla sorunun aşılması için birkaç pürüzün daha giderilmesi gerekmekteydi.
Pürüzlerden biri yine serbest düşen nesnelerle ilgiliydi. Düşen bir nesne neden ivmeli hareket yapar? Bir süre
ivmelenmeye neyin yol açtığını belirleyemeyen Galileo, sıkıntısı krize dönüşmeden bir çözüm bulmayı başardı.
Sorunun aslında yüzyıllardır sorun olarak görülen konulara yeni bir gözle bakmamaktan kaynaklandığını
27 Galileo Galilei, Dialogues Concerning Two New Sciences, Trans.: Henry Crew & Alfonso de Salvio, New York: The
Macmillan Company, 1914, s. 72.
28 Westfall, 1994, s. 20-21.
29 William Bixby, Galileo ve Newton’un Evreni, Çeviren: Nermin Arık, İstanbul: TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları,
1997, s. 2-6.
30 Westfall, 1994, s. 18-19.
12

