Page 8 - Layout 1
P. 8
tarih çevresi
aritmetik ilişkiler, soyutlanmış ve idealize edilmiş fiziksel nesneler ve durumlar ile formüle edilmiştir.
3. Galileo: a) bilimsel bilgi edinmenin tek yolunun duyu deneyimi ve aklın, nicel ölçümlerin ve
tümdengelim yoluyla geliştirilen kuramın bir kombinasyonunu kullanmak olduğuna; b) doğru kullanıldığında,
bu yöntemin kesinlikle kesin ve şüphe götürmez şekilde doğru (kanıtlanabilir) sonuçlar vereceğine inanıyordu.
4. Bu nedenle Galileo’nun düşünce dünyasının dayanaklarının arasında şunlar da olmalıdır: a) Kuramlar
fiziksel gerçekliğin gerçek tanımlarıdır, sadece uygun kurgular değildir; b) Kuramlardaki varlık ve ilişkisel
terimler matematiksel ve soyut da olsa gerçekten var olan şeyleri ifade eder; c) Bu ifade ise kavramcı realizm
pozisyona bir göndermedir ve Galileo’yu Pisagorcu Platonculuk geleneğine yerleştirir.9 Bundan dolayı, Galileo,
doğa kitabının matematik dilinde yazıldığına ikna olmuştu. Bu nedenle fiziğin inceleme alanını nesnelerin ve
olup bitenlerin “birincil nitelikleri” hakkındaki yargıları araştırmakla sınırlamıştı. Birincil nitelikler, nesne
kavramı için gerekli olan niteliklerdir. Galileo, şekil, boyut, sayı, konum ve “hareket miktarı” gibi birincil
niteliklerin nesnelerin nesnel özellikleri olduğuna ve renkler, tatlar, kokular ve sesler gibi ikincil niteliklerin
yalnızca algılayan öznenin zihninde var olduğuna inanıyordu. Galileo, fiziğin konusunu birincil nitelikler ve
bunlar arasındaki ilişkilerin araştırılmasıyla sınırlandırarak, teleolojik açıklamaları fiziğin izin verilen söylem
alanının dışında bırakmayı amaçlamıştı. Galileo’ya göre, bir hareketin gelecekteki bazı durumların
gerçekleşmesi için gerçekleştiğini söylemek “iyi niyetli” veya salt bilimsel bir açıklama değildir. Özellikle de
Aristoteles’in nesnelerin “doğal yerlerine” doğru hareket ettiklerine yönelik hareket açıklamasının bilimsel
açıklama olarak nitelendirilemeyeceğini ileri sürmüştür. Galileo, kuvvet etkisine maruz kalmayan nesneler
“doğal yerlerine” dönmek için Yer’e doğru hareket ederler” gibi bir iddianın yanlışlığının kanıtlanamayacağını,
bununla birlikte bu tür bir yorumun, olguları “açıklayamadığı” için fizikten dışlanabileceğini de fark etmiştir.10
Bu yüzden Galileo, bilim adına yapılan açıklamaların değerlendirilmesinde iki aşamalı bir ayrıma gider. İlk
aşama, bilimsel açıklamayı bilimsel olmayan açıklamadan ayırmaktır. Galileo, bunun bilimin konusunu
sınırlama meselesi olduğunu da ekler. İkinci aşama ise bilimsel olarak nitelendirilen açıklamaların kabul
edilebilirliğini belirlemektir. Bu bağlamda fiziğin konusunu birincil niteliklerle ilgili ifadelerle sınırlandırmakla
Galileo, nesnelerin hareketlerinin uzaydaki bir koordinat sistemine göre tanımlanacağını hedeflemiş, başka bir
deyişle, Aristoteles’in niteliksel olarak farklılaşmış uzayını niceliksel olarak farklılaşmış geometrik bir uzayla
değiştirmiştir.11
Bu değerlendirmeler ışığında konu ele alındığında, Galileo’nun niteliksel bilim anlayışından kurtularak
niceliksel bilimin temellerini atmaya yöneldiğini belirtmek gerekmektedir. Nicelikselliğe bağlılığı veya bilimsel
açıklamaları nicel bir yapıya dönüştürme tutkusu aslında onun evrenin matematik yapıda olduğuna inanmasının
bir sonucudur ve bu yoldan Aristoteles’e karşı yeni bir bilim ve evren anlayışı oluşturmasının mümkün olacağını
9 Girill, “Galileo and Platonistic Methodology”, s. 513-514.
10 Losee, 1972, s. 52.
11 Losee, 1972, s. 52-53.
7

