Page 7 - Layout 1
P. 7

tarih çevresi

kırılmasına yönelik çalışmaları da desteklemiştir. Rönesans ve ardından gelen Aydınlanma düşünce
hareketlerinin ciddi anlamda kırılmaya uğrattığı Aristotelesçi otoritenin yerine konulabilecek özgün bir fiziğin,
metafiziğin ve ontolojinin gerçekleştirilememesi7 düşünce dünyasında ciddi bir boşluk oluşturmaktaydı. Diğer
taraftan neredeyse eş zamanlı başlayan coğrafi keşiflerle farkına varılan yeni kültürler, yeni ülkeler ve yeni
kara ve deniz parçaları, bilinen dünyanın sanıldığından çok daha büyük olduğunun ilk kez kavranmasına yol
açtı. Bir diğer gelişme ise başlangıçta İslâm dünyasında yapılan çevirilerin yerine, bu kez Antik Grek dünyasının
yapıtlarının çevrilmesi oldu. Mesela bilim ve düşün insanları Arkhimedes’in (M.Ö. 287-212) eserleriyle ilk kez
bu dönemde tanışma fırsatı buldular. Bu gelişmelerin sonucu modern bilimin temellerinin atılması oldu. Mikolaj
Kopernik’in (1473-1543) Güneş merkezli evren modeli Aristotelesçi evren modelini yerle bir ederken, Tycho
Brahe’nin (1546-1601) gözlem sonuçlarına dayanarak John Kepler’in (1571-1630) gezegen yörüngelerinin
daire değil elips olduğunu belirlemesiyle bütün sistem alt üst oldu. Şimdi sıra her şeyi yeniden düzene koymaya
gelmişti. Bu işi Galileo üstlenmek niyetindeydi.

         Bilgi ve Bilim Anlayışı

         Galileo’nun bilimsel düşüncenin gelişim sürecine ve bilimsel bilginin elde edilme yöntemine katkısı
çok önemli olmakla birlikte tartışmalı yanları da yok değildir. Bununla birlikte, fizik biliminin hem matematik
nitelik kazanmasında ve hem de modern biçimine kavuşmasında oynadığı rol ise tartışmasızdır. Aristoteles’in
deneyime gösterdiği basit ilginin veya bilimsel çalışmanın bir evresi olarak görmemesinin aksine, Galileo
kurgulanmış deneylerden elde edilen niceliksel ölçümler ve olgusal ilişkilerin geometrik nitelikleri üzerinde
durmuştur. Onun mekaniğinin, şimdilerde ünlü olan hipotetik-dedüktif doğrulama yöntemi aracılığıyla olgusal
ön kestirimlerde bulunmaya yönelik olarak tasarlanmış olan, dinamik teoremlerin sistemli bir kanıtlamasını
sergileyen aksiyomatik biçimi vardır. Kopernik astronomisine destek olan ve Newton mekaniğinin ön
belirtilerini taşıyan kuramsal tümdengelimsel sistemi daha çok soyutlamalar, ideal ve sayısal ilişkiler bağlamında
formüle edilmiştir. Bu niteliklerinden dolayı Galileo’nun bilimsel yöntem anlayışı, birçok bilim tarihçisi ve
düşünürü tarafından Orta çağ Aristotelesçiliğinin terk edilmesi ve klasik Platonculuğa geri dönüş olarak
değerlendirilmiştir.8 Onun bilgi ve bilim anlayışını bu şekilde yorumlamayı gerektiren önemli kabulleri vardır
elbette. Bunları şu şekilde sıralamak olanaklıdır:

         1. Galileo (önerilen) bir fizik kuramının ya fiziksel dünyadaki doğal fenomenlerin doğru bir açıklaması
olduğuna (ki bu durumda doğrudur) veya belki de (sadece) sezgisel veyahut hesaplama değeri olan kurgusal
bir varsayım olduğuna inanıyordu.

         2. Galileo’nun kendi fizik kuramlarının tamamı soyut matematiksel terimlerle, yani geometrik şekiller,

7 Alexandre Koyre, Yeniçağ Biliminin Doğuşu, Çeviren: Kurtuluş Dinçer, İstanbul: Ara Yayıncılık, 1989, s. 39.
8 T. R. Girill, “Galileo and Platonistic Methodology” (s. 501-520), Journal of the History of Ideas, Volume: 31, No: 4,
University of Pennsylvania Press, 1970, s. 501.

                                                                6
   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12