Page 6 - Layout 1
P. 6

tarih çevresi

de durağan olarak bütün fizik evrenin merkezi olmadığını çıkarsayabildi. Bu çıkarsama Galileo’nun hayatında
iki önemli değişimin başlangıcı oldu: Birincisi başyapıtı olan İki Büyük Dünya Sistemi Üzerine Diyalog
(Dialogue on the Two Chief World Systems, 1632)4 adlı kitabını yayınlaması, diğeri de dostu olmasına karşın,
Papa VIII. Urban’ın emriyle yargılanmak üzere Roma’da engizisyonun karşısına çıkmak durumunda kalmasıdır.
Bir anda eziyete dönüşen bu süreç sonucunda Galileo yargılanmış ve ev hapsine mahkûm edilmesinin yanında
bir daha kitap yazmama cezasına çarptırılmıştır. Bilimsel hakikatlerin dini değerlerle uyuşmamasını Tanrı adına
kabul edilemez bulan Katolik Kilisesi’nin engizisyon yargıçları, tarih önünde yenilgiye uğrasalar da o dönemde
zafer kazandıkları hezeyanına kapıldıkları açıktır. Güneş gözlemleri sonucunda gözlerini kaybetmiş olmasına
karşın, Galileo, engizisyondan intikamını yazdığı İki Yeni Bilim Üzerine Söylev (Discourses Concerning Two
New Sciences, 1638) adlı kitabıyla almıştır. Başarı, başarısızlık, hayal kırıklığı, soyluların dünyası, akademik
yetersiz insanlara tahammül ile geçen ömrü 8 Ocak 1642 tarihinde son bulan5 Galileo, hala uygar dünyanın
simge şahsiyetlerinden biri olarak her dem insanlığa yol göstermeye devam etmektedir.

         Doğa Filozofu Olarak Galileo: Hekimlikten Hâkimliğe

         Gözlemi ve deneyi bilgi kaynakları olarak tanımlayan Galileo, doğa hakkında yeni düşünceler
geliştirmek için çaba göstermiş ve hem bilimsel bir yöntem hem de doğal olguların mekanik açıklanması için
yeni bir bilim anlayışı oluşturma yoluna gitmiştir. Bu bağlamda onun fizikçi olarak tanınmasına karşın seçkin
bir doğa filozofu olduğunu söylememek için hiçbir neden yoktur. En geniş anlamıyla doğa felsefesi, fiziksel
dünyadaki değişim ve hareketin incelenmesidir. Doğa felsefesi, bağımsız olarak var olan, hareket edebilen ve
dolayısıyla değişime tabi olan fiziksel nesnelerle ilgilidir ve gerçekte, Aristoteles’in doğa felsefesi, tüm gök
cisimleri için varsayıldığı gibi, doğası değişmeyen ama hareket edebilen nesneleri de kapsamaktaydı. Genel
olarak Aristoteles’in doğa felsefesi, değişime uğrayan ve doğuştan gelen bir hareket ve sükûnet özelliğine sahip
olan canlı ve cansız nesnelerle ayrı ayrı ilgiliydi. Doğa felsefesinin inceleme alanı, adından da anlaşılacağı
üzere doğanın bütünü olduğu için, tek bir bilimin değil, aksine çeşitli disiplinlerin kısmen veya tamamen
inceleme konusunu oluşturmaktaydı. Bu anlamda doğa felsefesi “Tüm Bilimlerin Anasıydı.” Bu yüzden doğa
felsefesini bilim olarak tanımlamayı seçelim ya da seçmeyelim, doğa felsefesinin birçok modern bilimin
tarihinin önemli bir parçasını oluşturduğu açıktır.6

         Bu gerekliliği görmüş olacak ki Galileo, hekim olmak yerine doğa filozofu olmayı yeğlemiş ve
Rönesans ile başlayan yeni arayışını doğada bulmaya yönelmiştir. Bu yaklaşımının yerleşik bilim anlayışını
savunanlarca ciddi bir kavga konusu edileceğini bilen Galileo, Aristoteles ve onun bunaltıcı otoritesinin

4 Kitabın Türkçe baskısı için bkz. Galileo Galilei, İki Büyük Dünya Sistemi Hakkında Diyalog, Çeviren: Reşit Aşçıoğlu,
İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2008.
5 John Losee, A Historical Introduction to the Philosophy of Science, Oxford: Oxford University Press, 1972, s. 51-52;
Rom Harré, Büyük Bilimsel Deneyler, Çeviren: Sinan Kılıç, Ankara: TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 1994, s. 72-73.
6 Edward Grant, God and Reason in The Middle Ages, Cambridge: Cambridge University Press, 2004, s. 148-149.

                                                                5
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11