Page 5 - Layout 1
P. 5

tarih çevresi

yıllarda yakın dostluk kurduğu Marki Guido Ubaldo del Monti’nin aracılığıyla başladığı akademik hayatı,
buradaki Aristotelesçilerin varlığından rahatsız olmalarına kadar devam etmiş, bilimsel veya felsefi olması fark
etmeksizin, zülfüyâra dokunan düşünceler geliştirdiği için üzerinde kurulan baskılar sonucunda Padua
Üniversitesi’ne geçmek zorunda kalmıştır. 1589 yılından 1592 yılına kadar Pisa’da sürdürdüğü akademik
faaliyetlerinin esasını dogmatik hale getirilmiş olan Aristotelesçi doğa ve evren düşüncesinin eksikliklerini
göstermek olan Galileo’nun bu yaklaşımının tesadüfi olmadığı açıktır. Zira geliştirmeyi amaçladığı doğa
felsefesinin hedefi Rönesans ile başlayan yeni doğa, yeni evren ve yeni insan tasavvuruna uygun düşünsel arta
alanı bulunan bir dünyanın imkanını göstermektir. Salt metafizik kabullerden oluşturulmuş doğa felsefesinin
bir söylence olmaktan kurtulabilmesinin ancak bu kabullerden arındırılmasıyla mümkün olacağını savunan
Galileo, kurulmak istenen yeni dünyada artık insanın kavrayış gücünün ve anlama yetisinin de klasik mantığın
verimsiz tümdengelimsel yapısıyla değil, matematiksel düşünme aracılığıyla gelişeceğini bir aksiyom olarak
savunmuştur. Bu yoldan metafizik temellere dayalı fiziğin yerine matematiksel nitelik kazandırılmış ve içeriği
deneysel yoldan edinilmiş verilerle doldurulmuş yeni bir fiziğin temellerini atmıştır. Böylece artık fizik,
nesnelerin salt niteliklerini inceleyen bir bilim dalı olmaktan çıkarılmış, matematiksel ve deneysel bir bilim
olarak bilimler sınıflandırılmasındaki yerini almıştır.

         Galileo, yukarıda değinildiği üzere, Pisa’da ders vermeye başladığı 1589 yılından çok önce özel
matematik dersleri vermeye başlamış, matematiği giderek doğada ve insanın dünyasında olup bitenlerin doğru
olarak kavranabilmesinin ve açıklanabilmesinin aracı olarak görmeye başlamıştır. Düşünce dünyasının
biçimlenmesini sağlayan bu süreç boyunca yoğunlukla Aristoteles’in bir değişim türü olarak kabul ettiği hareket
kuramını incelemeye koyulmuştur.2 Aristotelesçi hareket kuramının açmazlarını göstermek için kaleme aldığı
ilk kapsamlı çalışması olan Hareket Üzerine (On Motion, 1590) adlı kitabı karşı argümanlarla doludur.
Dikkatlerden kaçmayan ise bütün çabasına karşın, Aristotelesçi doğa, nesne ve hareket anlayışına karşı köklü
bir ilerleme kaydedememesidir. Bununla birlikte bir diğer dikkat çeken husus ise bu durumdan bile
Aristotelesçilerin büyük rahatsızlık duyarak Pisa’dan gitmesi için Galileo’ya ağır baskı uygulamaları ve sonunda
başarılı olmalarıdır. 1592’de matematik profesörü olarak görev yapacağı Padua Üniversitesi’ne geçen Galileo,
matematik, fizik, astronomi, hidrostatik ve mekanik alanlarındaki çalışmalarını sürdürdü. Bu verimli dönemi
1609 yılında teleskopla tanışmasına kadar devam etti. Teleskoba duyduğu hayranlık onu teleskop yapmaya itti
ve sonunda gelişmiş birçok teleskop yaparak gökleri gözlemeye başladı. Bu gözleme süreci ünlü Yıldız
Habercisi (The Starry Mesenger, 1610)3 adlı kitabını yazmasıyla önemli bir aşama kaydederken, aynı zamanda
güneş lekeleri, Ay’ın doğası ve Jüpiter’in uydularının olduğunun belirlendiği verimli bir dönemi oldu. Bu
gözlemlerinden edindiği bilgiler ışığında göklerin Aristoteles’in dediği gibi ezeli ve ebedi olmadığını, Yer’in

2 Aristoteles’in doğa felsefesi ve bu bağlamda hareket anlayışı hakkında detaylı bilgi ve değerlendirme için bkz. Hüseyin
Gazi Topdemir, “Aristoteles’in Doğa -Fizik- Felsefesi”, Felsefe Dünyası, Sayı: 39, Ankara: Türk Felsefe Derneği, 1/ 2004,
s. 3-19.
3 Kitabın Türkçe baskısı için bkz. Galileo Galilei, Yıldız Habercisi Sidereus Nuncius, Çeviri ve Yorum: Albert van Helden,
Türkçe Çeviri: İbrahim Pür, Ankara: Tübitak Popüler Bilim Kitapları, 2024.

                                                                4
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10