Page 80 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 80

tarih çevresi

       Sonuç ve Öneriler

       Osmanlı’dan Cumhuriyet’e ülkemiz aydınları; sanayi devrimini yakalayamayışımız ve yeterli bir kal-
kınma düzeyine ulaşamayışımızı tartışmaktadır. Biz de bu çalışmamızda bu husustaki çok kapsamlı tartışma
literatürünün bir kısmını inceleyip değerlendirdik. Kalkınmanın hem ekonomik hem de sosyal, kültürel, siyasal
açılardan toplumun sıkıntılarının en aza indiği, olabildiğince mutlu olduğu bir duruma ulaşması olduğunu söy-
leyebiliriz. Kalkınmanın nasıl başarılacağı hususu özellikle 20. yy.’ın en önemli tartışma konusu olmuş, dünya
bu açıdan iki önemli ideolojik kampa bölünmüştür.

       Bu çalışma dolayısıyla yaptığımız okumalar, bizi sanayileşmeyi başarabilme açısından en önemli husus-
lardan birinin sermaye birikimi konusu olduğu sonucuna ulaştırdı. Tasarrufları toplayıp değerlendirecek, bunları
kalkınma açısından en uygun alanlara, en uygun maliyetle ve en uygun tutarlarda aktarabilecek mekanizmayı
oluşturmadan sanayileşmeyi hızlandırmanın mümkün olmadığını açık biçimde kavramış bulunmaktayız.

       Osmanlı toplumunda ne yazık ki bu mekanizma kurulamamıştır. Bir yandan faizin haram olduğu lafzen
kabul edilmekte, öte yandan devlet sürekli gayrimüslim bankerlerden ve yabancı bankalardan yüksek faizle
borçlanmaktadır. Tarıma dayalı bir ekonomi olan Osmanlı’da, en üretici sınıflar olan çiftçi ve esnaf; faaliyetlerini
sürdürmek için borç kullanmak durumunda kaldığında Avrupa’daki benzerlerinden 4-5 kat yüksek tefeci faiz-
leriyle karşılaşmaktaydılar. Görüldüğü üzere riba kavramını şekli ve olayın muhtevasını ayrıntılı biçimde dikkate
almadan yorumlayıp, devlet düzenleme ve denetimindeki bir bankacılıkta uygulanacak olan faizi riba saymanın
sonucunun, üretici kesimleri tefecilere mahkum etmek olduğu ortaya çıkmaktadır. Nitekim Cumhuriyet’in ku-
rucuları daha Cumhuriyet ilan edilmeden Şubat 1923’te topladıkları İzmir İktisat Kongresi’nde finansal aracı
kurum olarak bankacılığın önemini belirlemişler, bankacılığı geliştirmek yönünde de ciddi adımlar atmışlar-
dır.

       Bu çalışma bizi cesur ama gerekli bir öneriyi getirmeye sevk etmiş bulunmaktadır. İslam alemi 20. yy.’ın
ikinci yarısından sonra bankacılığın önemini ancak farketmiş, İslam Bankacılığı (Türkiye’de Katılım Banka-
cılığı) adıyla faizsiz bankacılık iddiasıyla bir kurumlaşma ortaya koymuştur. Ancak uygulama bize; yüzyıllardır
faizin haramlığının gerekçeleri olarak sunulan hususların bu bankacılıkta da ortaya çıktığını göstermektedir.

       Sonuç olarak; faizsiz olduğu, böylece bu sorunu çözdüğü ifade edilen ancak konvansiyonel bankalara
atfedilen olumlu ve olumsuz etkilerin benzer biçimde bu bankalarda da ortaya çıktığını görmekteyiz. O halde
niçin böyle bir yapıyı 1800’lerde geliştiremediğimizi, böylece kalkınma konusunda nal topladığımızı da fıkıh
erbabımızın ve onlara olguların, işlemlerin, kurumların ve araçların mahiyeti konusunda ışık tutacak irdelemeler
yapması gerekirken; onların verdiği hükümleri tartışmasız kabul eden, dini duyarlılığa sahip çoğu iktisatçı ve
finansçıların ciddi biçimde düşünmelerini önermek durumundayız.

                                                               78
   75   76   77   78   79   80   81   82   83   84   85