Page 77 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 77
tarih çevresi
ve bankerlere kırdırırlardı. Osmanlı devleti sürekli mali sıkıntı içinde bulunduğundan bunlar da kırdıkları alacak
vesikalarına çok yüksek iskonto oranı uyguluyorlardı (Ulutan, 1957: 137-138).
Avrupa’da Rönesans sonrası merkezi devletler, Venedik ve Ceneviz’deki uygulamaları devlet tahvilatı
ve anonim şirket uygulamaları ile genişleterek sürdürürken, Osmanlı İmparatorluğu’nda altın ve gümüş para
yetmezliğinin tek çaresi paranın maden değerini düşürmek olarak görülmüş, bu da iç ekonomik yapıya altüst
etmiştir (Kazgan, 1997: 195).
Avrupa’da 18 yüzyıl boyunca ilim ve fen, merkantilizm ve sanayi devrimine bağlı olarak hızla gelişirken
Osmanlı’da vakıflar kendilerine ait gayrimenkullerin kiralarını ayarı düşmüş paralarla toplamak zorunda kalıp
çeşitli hizmetlerle beraber medreseleri de finanse edemez olmuşlardır (Kazgan, 1997: 195).
1838-1839 yıllarında Fransa ve İngiltere ile imzalanan ticaret anlaşmaları diğer Avrupa devletlerine de
teşmil edildikten sonra Osmanlı ülkesi açık pazar haline gelmişti. Daha sonra Devlet, Galata Bankerlerinden
aldığı borçlarla yetinmeyip dış ülkelerden de faizle borç almaya başladı. Artık devlet faizleri resmen kabullen-
mediği halde 19. yüzyıl ortalarında bütün dünya finans alemini hayrette bırakan biçimde %8 faizli, adına
“kaime” denilen kağıtlar ihraç edilmeye başlandı. Bunlar Osmanlı Devleti’ne en yüksek faiz ödeyen devlet un-
vanını da kazandırdı. Yüksek faizli Osmanlı kaimeleri (tahvil) Avrupa’da dolaşırken içeride de “konsolit” adıyla
yaygınlaştı. O kadar ki mollalar, şeyhler, hocalar her fırsatta bu faizciliği eleştirmelerine rağmen çoğunun ölüm-
lerinden sonra zamanın tabiriyle en büyük konsolitçi oldukları ortaya çıkmıştı (Kazgan, 1997: 195).
Osmanlı Devleti’nde bankacılığın doğuşu batı ülkelerinden tamamen farklı etkenlere dayanır. Batı’da
sanayi devriminin gerçekleştirilmesi, dış ticaret ve sömürgecilik yoluyla sağlanan servet birikiminin sanayi
sektörüne kredi olarak aktarılması için gelişmiş olan bankacılık, Osmanlı Devleti’nde Hazine’nin borç ihtiya-
cının karşılanmasına yönelik olarak oluşturulmuştur. Osmanlı’da bankacılık alanındaki gelişmeler üç aşamalı
olarak ifade edilebilir: (i) Borçlanma Bankacılığı, (ii) Yabancı Sermayeyi Destekleyen Bankacılık, (iii) Ulusal
Bankacılık (Akgüç, 1989: 10).
Devletin yüksek faizlerle dış ülkelerden ve Galata Bankerlerinden yaptıkları borçlanmaların arakasından
batılılar ülke içinde banka kurmaya yöneldiler. İki galata bankeri, devletin de yardımıyla 1847 yılında Bank-ı
Dersaadet-i İstanbul (İstanbul Bankası) kurdular. Ülkemizde kurulan bu ilk banka uzun ömürlü olmadı. 1852
yılında iflas ederek kapandı (Akgüç, 1989: 10).
Daha sonra para, tahvilat ve faiz işlerini devlet adına yürütmek için yerli banka kurma teşebbüsüne gi-
rişildi. Birkaç denemeden sonra 4 Şubat 1863 tarihinde Osmanlı Bankası kuruldu. 1865 yılında da “Murabaha
Nizamnamesi” yayımlandı. Nizamnamenin 1. maddesi ile aylık faiz oranının %1’i geçmemesi öngörüldü (Kaz-
gan, 1997: 196-197). Bank-ı Osmani-i Şahane adıyla kurulan bu banka 1856’da İngiliz sermayesi ile kurulan
Ottoman Bank’ın mirasını devraldı. Banka Osmanlı Devleti’ne borç kanallarını açacak, istikraz girişimlerinde
bir aracı rolünü üstlenecek ve devlet bankalarının en önemli imtiyazlarından birini, banknot basma hakkını kul-
lanacaktır. 17 Şubat 1875’te imzalanan yeni bir sözleşme ile banka, yetkileri genişletilerek Osmanlı Devleti’nin
hazinedarı durumuna getirildi. 10 Mart 1924 tarihinde imzaladığı sözleşme ile para basma imtiyazını Türkiye
Cumhuriyeti’ne devrettiyse de T.C Merkez Bankası’nın kuruluşuna kadar hazine işlemlerini sürdürmeye devam
etti. Haziran 1933’te ise özel bir ticaret Bankası’na dönüştü (Karabıyık, 2001: 5-7).
Osmanlı Devleti, dış borçlarının 1878 yılında 245 milyon Sterlin’e yükselmesi nedeniyle 1881 “Muhar-
rem Kararnamesi” ile gelir kaynaklarının yönetimini bir miktar borcun indirilmesi karşılığında “Duyun-u Umu-
miye” olarak isimlendirilen uluslararası bir örgüte devretmiştir. Bu örgüt, Osmanlı Devleti’ne borç verecekler
için bir güvence sağladığı için bu dönemde yabancı sermayeli bankalar çoğalmıştır. Yabancı sermayeyi destek-
leyen bankacılık olarak niteleyebileceğimiz bu bankacılıkta da Hazine’ye borç verme işlemleri sürmüş ayrıca
kendi ülkeleriyle Osmanlı Devleti arasındaki ticaretin gelişmesini destekleme amaçlı kredilendirme öne çık-
75

