Page 68 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 68
tarih çevresi
aşamadan oluşur. Bunlar (Berber, 2017: 44):
1. Ekonomide tasarruf oranlarının büyüklüğü ve bu oranların olabildiğince artırılması gereği,
2. Ülkede finans ve kredi kurumlarının yeterliliği, ihtiyaç duyulan zamanda gerekli tutarlarda
krediyi üretebilme kapasitesi,
3. Tasarrufları yatırımlara dönüştürebilecek nitelikte ve yeterlilikte girişimcilerin varlığı.
Avrupa’da ticaret 17. yüzyıldan itibaren gelişmeye başlamıştır. Fakat bu gelişmenin sanayi devrimine
etkisi sınırlı olmuştur. Esas gelişme 18 yüzyılda başlamıştır. Çünkü 18. ve 19. yüzyılda gerçekleşen bilimsel
devrim üretim teknolojilerindeki hızlı gelişmenin başlıca dayanağı olmuştur (İlkin, 1988: 65).
Toplumların ekonomik gelişmelerini açıklamaya çalışan yaklaşımlar arasında Rostow modelinin önemli
bir yeri vardır. Bu model 5 aşamayı içerir. Bu aşamalardan üçüncüsü kalkış aşamasıdır. “Kalkış” ve “sanayi
devrimi” deyimleri yaklaşık olarak aynı sosyoekonomik değişimi ifade etmektedir. Rostow’a göre kalkışa ön-
derlik edebilecek bir ekonomik faaliyetin aşağıdaki özelliklere sahip olması gerekir (İlkin, 1988: 62; 67-68 ):
?Üretilen malın talebinin yeterince artmış olması,
?Yeni üretim yöntemlerinin uygulanmaya başlaması,
?Gerekli tasarrufların temin edilmesi,
?Bu faaliyet kolunun diğer ekonomik faaliyetleri de etkileyebilmesi.
W. Arthur Lewis, Ragner Nurkse, N. Rosentein Rodan ve diğer önde gelen bazı kalkınma iktisatçıları
kalkınmada temel unsurun kapital birikimi olduğunu iddia etmişlerdir. Rostow da biraz önce değindiğimiz kal-
kınma aşamaları teorisindeki kalkışın, diğer bir deyimle Sanayi Devriminin başarılabilmesi için milli gelirin
yatırımlara giden oranının en az %10 olması gerektiğini belirtmektedir (Savaş, 1998: 836-837).
Burada da bazılarını aktardığımız iktisadi yaklaşımların hemen hepsinde kalkınma çabalarının kalkış
aşamasına ulaşabilmesinde tasarruf arzının, diğer bir ifadeyle sermaye birikiminin en önemli unsur olduğu vur-
gulanmaktadır. Bir müddet sonra kalkınmada sadece sermaye birikimine önem veren bu yaklaşıma biraz ilaveler
yapılmıştır. Buna göre kalkınma sadece sermaye yetersizliği nedeniyle değil sanayileşmek için gerekli makine
ve teçhizatın ithali için gerekli döviz yetersizliği nedeniyle de engellenmektedir. Bu yaklaşım “iki açık modeli”
olarak isimlendirilir. Daha sonra bu engellere “insani sermaye” de ilave edilmiştir (Savaş, 1998: 837).
Kalkınma için gerekli yatırımların yapılabilmesinin milli gelirin önemli bir kısmının tasarruflara ayrılması
ile gerçekleşebileceği literatürde en fazla vurgulanan bir husustur. Halbuki az gelişmiş ülkelerin bu alandaki
en önemli sorunu tasarruf yetersizliğidir. Bu durum “gelir tasarruf kısır döngüsü” olarak ifade edilmektedir.
Bu döngü kısaca şöyle açıklanabilir: yetersiz sermaye üretimde verimliliğin düşük olmasına yol açar, bunun
sonucunda gelir artışı da düşük olacaktır, düşük gelir ise ancak tüketim harcamalarına yetecek, böylece tasar-
ruflar çok düşük kalacaktır, tasarrufların yetersizliği de yatırımlar için gerekli sermaye birikiminin yetersiz ol-
ması demektir ki bu durum başlanan noktaya dönmek anlamına gelmektedir (İlkin, 1988: 73).
Buraya kadar anlattıklarımızdan sermaye birikiminin gerçekleşmesi bakımından önem taşıyan adımları
şöyle ifade edebiliriz:
?Ülke ekonomisinde gelirden tasarrufa ayrılan kısmın artırılması,
66

