Page 94 - Layout 1
P. 94

tarih çevresi

bozuluş ise ayrılmasıdır. Nitekim ona go¨ re, doğa ilminin konusunu, “Var olması, cevher olması ve heyu^ la^ ve
su^ retten oluşması bakımından değil, hareketli ve durağan olması bakımından cisimler” (I· bn Si^ na^ , 2017: 8) olup,
bu ilim cisimlere bu yönden ilişen arazlar olarak belirlemiştir.

         Peki varlıklardaki bu hareketin ilkeleri nelerdir? Dogˆ al cisimleri harekete geçiren şeyler varlıkların
kendilerinden mi kaynaklanmaktadır yoksa onlara dışarıdan mı gelmektedir? Şimdi bu sorular bağlamında önce
hareketi sonra dogˆ al varlıkların hareket ilkelerini ele alalım.

         1. Hareket

         I· bn Si^ na^ hareketi, “bilkuvve olması bakımından bilkuvve olan şeyin ilk yetkinliği (kema^ li)” (I· bn Si^ na^ ,
2014: 124), en-Neca^ t adlı eserinde ise “hareket, cisimde karar kılmış halin bir şeye dogˆ ru yönelmek su^ retiyle
yavaş yavaş değişmesi” (I· bn Si^ na^ , 2013: 95) olarak tanımlamaktadır. Hareketle bir şeye ulaşma bilfiil değil,
bilkuvvedir. O halde hareket bilkuvve olan için bir fiil ve ilk yetkinliktir. Bilkuvve olan hareket ederse onda ilk
yetkinlik ve ilk fiil meydana gelir ve onun aracılığıyla da ikinci yetkinliğe ve ikinci fiile ulaşılır. Bu bir
ulaşmadır. Yani hareket bilkuvve olması açısından bilkuvve olan şeyin ilk yetkinliğidir. Dolayısıyla hareket,
salt kuvve ile salt fiil arasında bir zamanda olur (I· bn Si^ na^ , 2013: 95-96). Hareketli, hareket ettiği zaman terk
edilen durum ve amaçlanan durum olmak u¨ zere iki durum ortasında ‘ortada olma’ olarak nitelendirilir. Hareket,
bu yüzden iki sınır arasında orta yerde olur (I· bn Si^ na^ , 2014: 137-138). “Bu ortada olma hareketin su^ retidir ve
hareketliye gereken ve hareketli olduğu su¨ re zarfında değişmeyen tek bir sıfattır.” (I· bn Si^ na^ , 2014: 126). Onun
bu nitelikte olması, onu su¨ rekli kılan tek bir durumdur. I· s¸ te bu gerçekte ilk yetkinliktir. Mesafeyi katettiği
zamanki meydana geliş ise ikinci yetkinliktir. Bu su^ ret hareketlide bulunur ve o bir ‘an’dadır (I· bn Si^ na^ , 2014:
126). “Çünkü onun için varsayılan her an’da ‘o, öncesinde bulunmadığı ve sonrasında bulunamayacağı bir orta
sınırda bulunur’ denilmesi dogˆ ru olur.” (I· bn Si^ na^ , 2014: 126).

         I· bn Si^ na^ , hareketin tanımında yetkinlik kavramı yerine burada kema^ l kavramını kullanmaktadır. O,
yetkinliğin (kema^ lin), su^ retten daha geniş¸ bir anlama sahip olduğunu belirtir. Her su^ ret yetkinlik olarak
değerlendirilirken, her yetkinlik su^ ret değildir. Yetkinlik bir türün yetkinliğidir, su^ ret ise bir maddenin su^ reti
olup, maddeye tab’ olmuş ve onunla ka^ im olmuştur. Madde ise su^ ret ile su^ retli olmuştur. Fakat bu maddenin
yetkinleşmiş olduğu anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla su^ ret maddeye bürünmüş¸ olduğundan maddeyle
ilişkiliyken, yetkinlik ise türle yani madde ve su^ retten oluşan bileşikle ilişkilidir. Bu anlamda yetkinlik daha
tamdır. Ayrıca su^ ret içinde bulunduğu şeye içkinken, yetkinlik içkin ya da aşkın olabilir (Wisnovsky, 2010:
159-161). Yetkinligˆ in iki anlamı bulunmaktadır. Birincisi bir türün kendisiyle bilfiil bir tür haline geldiği s¸ eydir.
O¨ rnegˆ in kılıc¸ ic¸ in s¸ ekil gibi. İkinci yetkinlik ise bir s¸ eyin tu¨ ru¨ ne ta^ bi olan fiil ve infiallerden olus¸ an bir durumdur;
kılıcın sahip oldugˆ u kesme ya da insanın sahip oldugˆ u du¨ s¸ u¨ nme gibi (Wisnovsky, 2010: 162). Ayrıca I· bn Si^ na^
birinci ve ikinci yetkinlik arasındaki ayrımı, bir s¸ eyin varlığı ic¸ in gerekli olan ile tam var olus¸ u ic¸ in gerekli

                                                               93
   89   90   91   92   93   94   95   96   97   98   99