Page 92 - Layout 1
P. 92
tarih çevresi
O halde “Mu¨ mku¨ n Varlık, zorunlu olarak kendisini var edecek başka bir s¸ eye muhtaçtır. Mu¨ mku¨ n varlık
za^ tı dikkate alındığında her zaman varlığı mu¨ mku¨ ndu¨ r, fakat bazen ona başkası nedeniyle varlığın zorunluluğu
ilişir.” (I· bn Si^ na^ , 2017: 45). I· bn Si^ na^ ’ya go¨ re başkası sebebiyle zorunlu varlıklar semavi^ felekleri, bunları
hareket ettiren semavi^ nefsleri ve ezeli^ su¨ ku^ nları ve semavi^ nefslerin arzu nesnesi olarak hizmet gören semavi^
akılları içermektedir (Wisnovsky, 2010: 135- 136). I· bn Si^ na^ ’da mümkün olan tu¨ m var olanların yetkinlik ve
düzeninin ilkesi Zorunlu Varlık olan Tanrı’dır (I· bn Si^ na^ , 2017: 338). Yeni-Platoncu su^ dur doktrininin etkisiyle,
var olanların I· lk I· lke’den taşmasını şu s¸ ekilde açıklamıştır:
“I· lk I· lke’nin dogˆ rudan dogˆ ruya ilk fiili, varlıktaki iyilik düzeninin özü geregˆ i ilkesi olan za^ tını
akletmektir. Dolayısıyla O, varlıktaki iyilik düzenini ve onun nasıl olması gerektiğini akledendir.
Varlıktaki iyilik düzenini akletmesi, bu düzenin nasıl olabileceğini ve bütünün varlıgˆ ının O’nun
aklettigˆ inin gereğine go¨ re olabilecek en u¨ stu¨ n tarzda, nasıl meydana gelebileceğini akletmesini
gerektirir. ...Var olanların Zorunlu Varlık’tan (I· lk İllet) türemesi, O’nun bilgisiyle, du¨ s¸ u¨ nme ve kavrama
faaliyetiyle, kendi o¨ zu¨ nu¨ bilmekligˆ iyle yakından ilişkilidir. Evren, Tanrı’dan O’nun kendi özüne dair
bilgisinin bir sonucu olarak türemektedir. Tanrı’nın kendi o¨ zu¨ nu¨ ve za^ tını bilmesi, bilende bir çokluğa
yol açmaz; çokluk dogˆ rudan dogˆ ruya Tanrı’dan çıkmaz. Bir olandan sadece Bir çıkabilir. Ondan çıkan
ilk malu^ l, sırf akıldır. O, maddede bulunmayan bir su^ rettir ve ayrık akılların ilkidir. Ve bu I· lk Akıl en
uzak semavi^ cismi arzu uyandırma yoluyla hareket ettiren ilkedir. Malu^ l özü¨ geregˆ i mu¨ mku¨ n varlık
olup, I· lk İlke sayesinde zorunlu varlık olur. Onun varlığının zorunluluğu Akıl olmasından dolayıdır.
Onun kendi za^ tını ‘mümkün’ olarak akletmesi, varlıgˆ ının zorunluluğunun za^ tı geregˆ i akledilir olan I· lk
’ten çıktığını akletmesi ve I· lk’i akletmesi sonucu onda bir çokluk olusturmaktadır. Ondaki çokluk I· lk’ten
kaynaklanmaz. Onun I· lk’i akletmesiyle onun altındaki Akıl, za^ tını akletmesiyle en uzak feleğin su^ reti
ve yetkinligˆ inin yani nefsinin varlığı meydana gelir. Kendisinin mümkün bir varlık oldugˆ unu
akletmesiyle ise uzak feleğin cisimliği meydana gelmektedir.” (I· bn Si^ na^ , 2017: 371-375).
Bu su¨ rec¸ bütün göksellerin varlıgˆ ı tamamlanıncaya kadar devam eder; yani Ay küresi olus¸ una kadar
su¨ rekli olarak birbiri ardına akıllar sıralanmaktadır (I· bn Si^ na^ , 2013: 257). Ayrık akılların en sonuncusu Faal
Akıl’dır. Faal Akıl’dan göksel hareketlerin ortaklığı ile bir şeyin taşması ve orada Ay-altı A^ lem’indeki varlıkların
su^ retlerinin resminin olması gerekmektedir (I· bn Si^ na^ , 2013: 257). Faal Akıl, Ay-altı A^ lemdeki bütün su^ retlerin
kaynağıdır: O, ‘bu at’ ve ‘şu kedi’ gibi tikel ve somut varlıklar söz konusu olduğunda onların cevheri su^ retlerin,
‘at’ ve ‘kedi’ gibi külliler türünden zihni varlıklar gibi akledilir su^ retlerin kaynağıdır (Wisnovsky, 2010: 142).
Daha sonra dört unsur oluşur ve son akıldan su^ retleri kabul etmek için hazırlanırlar. Unsurlardan meydana
gelen cisimler ise oluş¸ ve bozuluşa ta^ bi olan şeylerdir. Bu unsurların maddesi ortaktır ve Faal Akıl’dan aldıkları
su^ retler sayesinde farklılaşmaktadırlar (I· bn Si^ na^ , 2017: 378-379). Tekrar söylemek gerekirse
“Varlık, I· lk ’in katından başlar ve daha sonra gelen her şey I· lk’ten daha aşağı mertebede bulunur ve
91

