Page 63 - Layout 1
P. 63
tarih çevresi
edilen hemen hemen tüm varlıklar tatlı bir üslupla anlatılır. Bu tarz eserler İslam Dünyası’nda büyük ilgi görmüş
ve defalarca Türkçeye de çevrilmiştir.
İslam Dünyası’nda matematik coğrafya da ise temel eser Batlamyus’un Coğrafya adlı kitabıdır. Yer’in
enlem boylamlara bölümlenmesi ve harita yapım yöntemleri konusunda bu eser temele alınmıştır. Bunun dışında
Müslüman coğrafyacılar arasında yaygın olan bir başka alan da jeodezi yani Yer ölçümü çalışmalarıdır. Buna
ilişkin ilk önemli çalışma 9. yüzyılda Me‘mûn döneminde oluşturulan bir bilim kurulu ile yapılan Yer ölçümü
çalışmalarıdır.
Memûn döneminde bu amaçla iki grup oluşturulmuş bir grup bilim adamı Mervezî ve Sened bin Ali
önderliğinde Rakka, Palmira’da, diğer bir grup bilim adamı da Usturlabî ve Buhtarî önderliğinde Sincar
Ovası’nda ölçümler yapmıştır. Her iki ölçüm de Kutup Yıldızı yüksekliğinin ölçülme yöntemine dayanır.
Rakka’da yapılan ölçümler sonucunda Yer’in çevresi 40.500 kilometre; Sincar Ovası’nda yapılan ölçümle de
Yer’in çevresi 40.000 kilometre olarak bulunmuştur.
Yer’in çevresi konusunda yapılan en ünlü çalışma 11. yüzyılın ünlü bilim adamlarından Beyrûnî’nin
kendi yöntemiyle yaptığı çalışmadır. Beyrûnî Hindistan’a yapmış olduğu bir seyahat sırasında geniş bir ovaya
hâkim olan bir dağa çıkmış ve ufuk alçalma açısından yararlanarak trigonometrik yöntemle Yer’in çevresini
ölçmüş ve 40 bin kilometreye yakın bir değer bulmuştur. Yer’in çevresinin gerçek değeri ise 40.000 kilometredir.
İslam Dünyası’nda Mekanik
Türk İslâm medeniyetinde en dikkat çeken konulardan birisi mekanik konusu üzerine yapılan
çalışmalardır. İslam mühendisleri, kendilerinde önce yapılan çalışmaları takip etmişler ve bu alandaki çalışmaları
daha da ileri götürmüşlerdir. Mühendislik alanında en önemli çalışmalar ise otomatlara ilişkindir. İslam ve Türk
mühendislerinin katkılarıyla otomatlara ilişkin çalışmalar dönemlerine göre hayli gelişmişti.
Otomat Yunanca bir sözcüktür; kendi kendine hareket eden anlamına gelir. Kendiliğinden harekete
başlayıp düzenli bir biçimde bir işi gördükten sonra kendiliğinden duran ve sonra tekrar harekete geçebilen
araçlara otomat denir. Otomat tarihi çok eskilere uzanır, hatta insanla başlar denilebilir. Çünkü bu çalışmalar
insanda, gezegenler, Ay, Güneş ve yeryüzündeki canlıların hareketini yapısal olarak taklit etme tutkusuna
dayanır. Başka bir deyişle bu, insandaki yaratıcı olma tutkusunun bir görüntüsüdür.
Bu isteğin en eski işaretleri, mağaralardaki boyanmış taşlar ve tuhaf figürlerdir. Mısır mezarlarında
bulunan, kolları hareket eden bebekler bu alandaki ilk örnekler olarak kabul edilebilir. Ancak Antik Yunanlılar
için yalnızca kolların hareket etmesi fazla bir anlam taşımıyordu. Nitekim Milattan Önce 4. yüzyıl başlarında
yaşamış olan Yunan mitolojik mimar ve heykeltıraşı Daedalus’un uçan bir kuş ve yine Tarentumlu Archytas’ın
62

