Page 65 - Layout 1
P. 65
tarih çevresi
madenlerin, kıymetli taşların, suların saflık derecelerini bulmaya yarayan “Mizânü’l-mâ” ya da Türkçe adıyla
Su Terazisi adı verilen, Archimedes’in hidrostatik prensiplerine dayanılarak inşa edilmiş teraziler üzerinde
yoğunlaşmıştır.
12. yüzyılı bilim adamı Esfizârî bu teraziler üzerinde bazı düzeltmeler yapmış, bunda büyük bir başarı
sağlamıştır. Ancak birtakım sahtekârlıkların ortaya çıkacağı korkusuyla Sultan Sencer’in Hazinecibaşısı aracı
parçalayıp yok etmiş, Esfizârî de kederinden ölmüştür. Bu kez işi Esfizârî’nin çağdaşı Hâzînî yüklenmiştir.
12. yüzyıl bilim adamı Hâzînî, Sultan Sencer’in himayesinde yaşamış ve Bilgelik Ölçüsü adlı eserinde,
su terazisini olağanüstü bir ölçü aracı haline getirmiştir. Toplayan Terazi adını verdiği bu araç iki metre
uzunluğunda, iki santimetre kalınlığında bir tahta parçasından oluşur Hazinî’nin anlattığına göre bu terazi son
derece dakik olup 4,5 kiloda 0,75 gramlık farkı gösterebilmektedir.
Mühendislik alanında çalışan diğer bir bilgin Fahrüddîn Rıdvân el-Saatidir. Rıdvân, doktor, filozof,
mantıkçı ve edebiyatçıdır. Bab-ı Ceyrun’daki saatin tasvirini vermiştir. Bu kitap 1554 yılında İstanbul’da
tamamlanmıştır.
Kendisinin iyi bir teknolog olduğu ve verdiği bilgilerin ışığında bir saatin inşa edilebileceği
düşünülemez, ancak Cezerî ile çağdaş olması açısından ilginçtir. Terminoloji yönünden bazı farklılıkları olsa
da yaptığı aletler Cezerî’nin aletlerine benzemektedir.
Bu konuda en önemli çalışma hiç kuşkusuz ünlü Türk mühendis Cezeri tarafından yapılmıştır.
Cezeri’nin bu alanda yapmış olduğu araçlar çok dikkat çekici ve teknoloji tarihi açısından çok önemlidir. 13.
yüzyılda yaşamıştır ve kendi kendine çalışan ve duran birtakım otomatlar yapmıştır. Onun yaptığı çalışmaların
ilk robot örnekleri olduğu söylenmektedir.
Orta çağ İslam Dünyası’nda Bilimin Yavaşlaması ve Duraklaması
İslam Uygarlığındaki bilimsel çalışmalar 8. yüzyılda başlamış, 9. yüzyıldan itibaren üst düzeye çıkmış
ve 16. yüzyıla kadar verimli ve etkin bir şekilde geliştirilmiştir. 17. yüzyıldan itibaren ise giderek verimliliğini
kaybetmiştir. 17. yüzyıldan sonra da Türk İslam medeniyetlerinde bilimsel gelişmeler olmasına karşın önceki
dönemlere nazaran nitelik ve niceliği hayli düşüktür. Bu dönemden sonra Batı’daki gelişmeler ise göz
kamaştırıcı niteliktedir ve bundan sonra İslam uygarlığı artık Batı’daki bilimsel çalışmaları takip eder konuma
gelecektir.
İslam Dünyası’ndaki bilimsel gelişmelerin 16. yüzyıldan sonra duraklamasının nedenleri nedir? Bu
sorunun tam bir yanıtını vermek mümkün olmasa da tarihçiler tarafından yapılmış birtakım saptamalar vardır.
Her şeyden önce bilimin ilerlemesi gibi gerilemesi de her çağ veya toplumda bazı koşullara bağlıdır.
64

