Page 9 - Layout 1
P. 9

tarih çevresi

yer edinmişlerdir28. Günümüze ulaşan örnekler arasında kulak ağrısında kulağa sirke damlatılması, arpacık te-
davisinde sarımsak veya lohusa sütü kullanılması; hatta üç İhlas bir Fatiha okuyup göze tıklatılması gibi dinî
uygulamalar yer almıştır. Ayrıca romatizma tedavisinde bacakların arıya sokturulması, ateşi düşürmek için ke-
silen çiğ patatesin başa bağlanması ve karın ağrısında kekik suyu içilmesi de bu yöntemler arasında bulunmuştur.
Bu uygulamalar halkın doğa ve inançla kurulan ilişkinin ve şifa arayışının kültürel yansımalarını ortaya
koymuştur29.

       B. KLASİK DÖNEM OSMANLI SAĞLIK KURUMLARI

       Geniş bir coğrafyaya hükmeden Osmanlı Devleti, varlığını sürdürebilmek için askerî olduğu kadar idarî
alanda da pek çok kurumsal yapı geliştirmiştir. Bu teşkilatların temel hedefi, merkezî otoritenin devamlılığını
sağlamak ve halkın yaşamsal ihtiyaçlarına yanıt vermektir. Eğitim, hukuk, din ve yönetim alanlarında tesis
edilen müesseselerin yanı sıra, sağlık hizmetlerini organize eden yapılar da Osmanlı toplumsal düzeninin
ayrılmaz bir parçası olmuştur. Zamanla farklı dönemlerin ihtiyaçlarına göre şekillenen bu kurumlar, özellikle
büyük şehirlerde açılan dârüşşifa, bimârhâne ve cüzzamhâne gibi merkezler aracılığıyla halka şifa sunmuştur.
Bahsi geçen yapılar, sadece halkın tedavisiyle sınırlı kalmamış; aynı zamanda tıp eğitiminin verildiği ve sosyal
yardımların sağlandığı çok yönlü hizmet merkezleri hâline gelmiştir30. Dârüşşifa adı altında toplanan bu ku-
rumların; halkın güvenini kazanacak nitelikte donanımlı kadrolarla çalışmasına özen gösterilmiş; din, dil ve
ırk farkı gözetilmeksizin halka sağlık hizmeti sunulmuştur. Bu kuruluşlarda görev yapan hekimlerin, tıp ilmine
vâkıf, cerrahî uygulamalarda mahir olmaları ise her devirde aranan öncelikli bir şart olmuştur31. Bu çerçevede
Osmanlı sağlık sisteminin temelini oluşturan dârüşşifalar, bimârhâneler ve cüzzamhânelerin yapısal özellikleri
ile işlevlerininin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.

       1. Dârüşşifalar
       Hastane terimi, Osmanlı’da modern anlamıyla ilk kez 1845 yılında İstanbul’da açılan Valide Sultan
Müessesesi ile kullanılmaya başlanmıştır32. Bu tarihten önce Osmanlı cografyasında sağlık hizmetlerinin
sunulduğu yapılar dârüşşifa olarak adlandırılmıştır. Dârüşşifalar; halkın tedavi edildiği, tıbbî müdahalalerin
gerçekleştirildiği ve kimi durumlarda tıp eğitiminin verildiği kurumları meydana getirmiştir33. Bu kurumların
tesisinde en çok dikkat edilen hususlardan biri, görev alacak sağlık personelinin bilgi ve ehliyet bakımından
yetkinliği olmuştur. Bu doğrultuda personel atamaları da belirli usül ve kurallar çerçevesinde
gerçekleştirilmiştir34.

28 Mustafa Sever, “Türk Halk İnançlarında ve Hekimliği Uygulamalarında Meyve”, Tübar-XVI, 2004, s. 96; Nurten Özer, “Türk Halk
Hekimliğinde Kaplıcalarımız”, Türk Halk Hekimliği Sempozyumu Bildirileri, 23-25 Kasım 1988, Ankara 1989, s. 204; Sevgi Şar, “Halk
Hekimliğinin Dünü ve Bugünü”, Türk Halk Hekimliği Sempozyumu Bildirileri, 23-25 Kasım 1988, Ankara 1989, s. 221; İsmet Zeki
Eyüpoğlu, Anadolu Halk İlaçları, İstanbul 1977, s. 19-20; Akdeniz, Hekim ve Deontoloji, s. 136.
29 İkbal Sucu, “Ege Bölgesi Halk İlaçları”, Türk Halk Hekimliği Sempozyumu Bildirileri, 23-25 Kasım 1988, Ankara 1989, s. 214; Ali
Haydar Bayat, “Anadolu Tıbbi Folklorunde Göz Hastalıkları”, IV. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Bildirileri, C. IV, Ankara
1992, s. 47; Eyüpoğlu, Halk İlaçları, s. 24; Santur, “Geleneksel Uygulamalar”, s. 87-90.
30 Gönül Cantay, “Osmanlı Mimarisinde Dârüşşifalar”, Osmanlı Sağlık Kurumları, (ed. Bülent Özaltay - Nuran Yıldırım vd.), İstanbul
2008, s. 67-68; Ekmeleddin İhsanoğlu - Mustafa Kaçar, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Klasik Bilim Geleneğinin Tarihçesi”, Türkler , C.
XI, Ankara 2002, s. 167.
31 Gönül Cantay, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Darüşşifaları, Ankara 2014, s. 8.
32 Osman Şevki Uludağ, Osmanlılar Devrinde Türk Hekimliği, (haz. Esin Kahya), Ankara 2010, s. 72.
33 Cantay, “ Dârüşşifalar”, s. 67-68.
34 Sarı, “Tayin Bürokrasisi”, s. 17-18. “Ba- Hattı Hümayun. Hekimbaşı mektup gönderüp hassa cerrahlarden on akçesi olan Ferhad Ti-
murhisar fevt olup yerine Haseki Sultan Darüşşifasında beş akçe ile kehhâl-i evvel olan Abdi mahlûlden altı akçe ile kapıya geçmek
reca itmeğin buyuruldı 16 Cemaziyelevvel 989/ 18 Haziran 1581”. BOA, KK. d, nr. 239/50, s. 9.

                                                                7
   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14