Page 76 - Layout 1
P. 76

tarih çevresi

       1890-95: İlk eczanenin açılışı.

       1911: Nail Halit Bey tarafından aylık ““Eczacı Gazetesi”nin çıkarılmaya başlanması. 1922: “Eczacılar
ve Eczaneler Hakkında Kararname”nin yayınlanması.

       1926: “Tu¨ rk Eczacı  lemi” dergisinin çıkarılmaya başlanması.

       1927: 964 sayılı “Eczaneler ve Eczacılar Hakkında Kanun”un çıkartılması.

       1930: İlk kadın eczacılar olan Fatma Belkıs ile Fatma Bedriye ve Ayşe Semiha Hanımlar’ın İstanbul
Daru¨ lfu¨ nun’u Tıp Faku¨ ltesi Eczacı Mektebinden mezun oluşları.

       1960: Tu¨ rkiye’nin ilk Eczacılık Faku¨ ltesi olan Ankara Üniversitesi Eczacılık Faku¨ ltesinin açılışı.

       1962: İstanbul Üniversitesi Eczacılık Faku¨ ltesinin açılışı.

       1962: Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şâhâne”nin açıldığı 14 Mayıs gu¨ nu¨ nu¨ n Tu¨ rk Eczacıları Birliğinin
kararıyla “Eczacılık Gu¨ nu¨ ” olarak kabul edilişi.

       Yararlanılan Dergilerden Edinilen İzlenimler

       “Tu¨ rk Eczacı Âlemi” dergisinde yer alan çok sayıda ilandan anlaşıldığına göre eczacılar, Cumhuriyet’in
ilk yıllarında yalnızca ilaç imal etmekle yetinmeyip, kozmetik u¨ ru¨ nler de yapmaktaydılar. Yine reklamların
içeriğinden bu konuda ciddi bir rekabetin söz konusu olduğu ve ticari kaygıların gu¨ nu¨ mu¨ zdekinden daha çok
olduğu göru¨ lmektedir. Üru¨ nlerinin kalitesi konusundaki referans Avrupa’dır: Tu¨ rkiye’de u¨ retilen u¨ ru¨ nlerin
Avrupa’dakilerden aşağı olmadığı sık sık vurgulanmaktadır. Bu gu¨ nu¨ mu¨ z için memnun edici bir durumdur. Çu¨ nku¨
Tu¨ rk malı u¨ ru¨ nler belli bir kaliteye ulaştığından, artık bu vurguya fazla gereksinim duyulmamaktadır. Bunun
dışında dergilerde eczacılık mesleğine emek vermiş olan kişilerle ilgili yazılar ve meslekle ilgili uygulamalar
hakkında bilgiler de bulunmaktadır.

       Tu¨ rk Eczacılık Mesleğinin Aşamaları

       Eğitim: On u¨ çu¨ ncu¨ yu¨ zyıldan itibaren Anadolu’da kurulan her Selçuklu daru¨ şşifasında bir eczanenin
bulunduğu, buralarda hekimler emrinde yardımcılar, kalfalar çalıştığı, hatta bu mu¨ esseselerde usta-çırak şeklinde
eczacılık öğretiminin yapıldığı göru¨ lmektedir. Önceleri hekim ve eczacı aynı şahıs (Şehsuvaroğlu, 1970; 235)
iken, bu durum sonradan değişmiştir. Hekim ve eczacı ayrımı ilk kez on u¨ çu¨ ncu¨ yu¨ zyılda Batı’da yapılmıştır.
Alman İmparatoru II. Friedrich’in (1211-1250) yayınladığı emirnameler (1230- 1240) ile eczacılık mesleği, tıp
mesleğinden belirgin bir şekilde ayrılmıştır.

       On dokuzuncu yu¨ zyılın ilk yarısına kadar, İstanbul’da hekimlik ve eczacılık babadan oğula kalan bir
meslek idi. Hekimler ve eczacılar, bir usta yanında bir su¨ re çalışarak yetişiyor ve Hekimbaşı tarafından yapılan
imtihanda başarılı olanlara ‘hekim du¨ kkânı’ veya ‘eczacı du¨ kkânı’ açma mu¨ saadesi veriliyordu.

       Eczacıların toplu meslek eğitimi ile yetiştirilmelerine başlanmasından sonra, Avrupa’da olduğu gibi,
Osmanlı’da da çıraklıktan yetişenler ve mektepten diploma alanlar olmak u¨ zere iki eczacı sınıfı oluşmuştur.
Bir eczacılık mektebini tamamlayarak eczacı diploması alan kişiler “1. Sınıf Eczacı” unvanını alarak, u¨ lkenin
herhangi bir yerinde eczane açma hakkına sahip oluyorlardı. Bir eczacı gözetiminde 15 yıl çırak ve kalfa olarak
çalışıp, mesleği pratik olarak öğrenen ve bir komisyon tarafından yapılan sınav sonunda çalışma belgesi alan
“2. Sınıf Eczacı” olarak nitelenenler ise önceleri yalnızca İstanbul dışında eczane açabiliyorken, sonraları

                                                               74
   71   72   73   74   75   76   77   78   79   80   81