Page 78 - Layout 1
P. 78
tarih çevresi
Kontrol ve Teftiş: Recep 1277 (1861) tarihli ‘Beledî İspençiyarlık San’atının İcrasına Dair Nizamname,’
Cumhuriyet döneminde ihtiyaçları karşılamaktan uzak kalmıştır. 1927 yılında 964 sayılı ‘Eczaneler ve Eczacılar
Hakkında Kanun’ çıkartılarak eczacılığın bu¨ yu¨ k oranda du¨ zene sokulması sağlanmıştır. Bu kanunun 18. ve 19.
Maddeleri ile eczane sınırlaması da getirilmiş ve bunun sonucunda 1928 yılında verilen bir emirle İstanbul’da
bulunan eczanelerden 90 tanesi kapatılmış ve 17’sinin yeri değiştirilmiştir.
Kapatılan eczanelerin çoğu, eczacılık diploması bulunmayan, eczacılık mu¨ saadesi ile çalışan veya
Mu¨ slu¨ man olmayan azınlıktan kişilerin işlettiği eczanelerdir (Tekiner, 2005; 44). Bu uygulama mesleki
standartların yu¨ kseltilmesine hizmet etmekle birlikte, azınlıklar açısından antidemokratik bir uygulama olmuş
gibi göru¨ lmektedir.
Nöbet: 1922 yılında yu¨ ru¨ rlu¨ ğe giren “Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kararname”ye göre eczanelerin
dinî ve resmî bayramlarda, tatillerde sıra ile gece nöbet tutmaları kararlaştırılmıştır. İsteyen eczanelerin nöbet
dışında da gece açık kalmasına izin verilmiş, gece yapılan reçetelerden %20 fazla u¨ cret alınabileceği de ilgili
kararnamenin 18. Maddesinde belirtilmiştir (Karayaman, 2008; 118).
Gu¨ nu¨ mu¨ zde nöbet uygulaması, yalnızca görevli eczaneler için eczanelerin açık olmasını zorunlu
kılmakta, ancak nöbetçi olmadığı halde isteyen eczanelerin açık kalmasına izin vermemektedir. Gece yapılan
reçetelerden fazla u¨ cret alınması söz konusu olmamakla birlikte, 18.12.1953 Tarih ve 6197 sayılı Eczacılar
Hakkındaki Kanun'un 39. Maddesine uyularak eczanelerde u¨ retilecek ilaçlar için uygulanacak tarifenin 7.
Maddesi, nöbetlerinin başladığı saatten bitimine kadar olan su¨ re içinde getirilecek reçetelerdeki her majistral
formu¨ l u¨ zerinden %50 oranında nöbet zammı almalarını mu¨ mku¨ n kılmaktadır. Tu¨ m işlemlerin bilgisayarlarda
otomatik olarak yapıldığını ifade eden pek çok eczacı, çok az sayıda da olsa böyle bir durumda söz konusu
zammı alamadıklarını ifade etmişlerdir.
Gu¨ nu¨ mu¨ zde Eczacı Tanımı ve Geçmişten Bugu¨ ne Rolleri
“Eczacılığın multidisipliner bir bilim dalı olması, eczacının kendisini yeniden tanımlamasında zorluk
yaratan faktörlerden biridir. Eczacı ne yalnız bir tıp insanı ne biyolog ve kimyacıdır, ama hepsinden birer parça
ve aynı zamanda hepsinin bir sentezidir. Eczacılığın bir anlamda zayıflığı olan multidisipliner karakteri aynı
zamanda en bu¨ yu¨ k zenginliğidir de.” (1987; 111) ifadesiyle mesleğini tanımlayan Erendiz Atasu¨ ’nu¨ n
du¨ şu¨ ncesine katılmamak mu¨ mku¨ n değildir, ama eczacının, onun bu tanımında söz ettiği özelliklere eklenecek
pek çok rolu¨ de vardır. Du¨ nya Sağlık Örgu¨ tu¨ (WHO) bu rolleri, hizmet veren, haber veren, karar verici,
öğretmen, ömu¨ r boyu öğrenen, lider ve yönetici olarak tanımlamaktadır. Kuşkusuz ki bu roller u¨ lkeden u¨ lkeye
değişebilmekte, bazıları önem kazanıp, bazıları değer yitirmektedir.
Ülkemizdeki eczacılar açısından yukarıda bahsedilen rolleri sırasıyla irdelersek, şu sonuçlara varabiliriz:
Eczacı, sağlık hizmeti veren bir kişidir ve sağlık sisteminin olmazsa olmaz bir parçasıdır. En önemli
görevi, ilaç temini ve temin ettiği ilaçların en etkin ve akılcı şekilde kullanılmasını sağlamaktır. Bu Osmanlı’da
da böyle olmuştur, bugu¨ n de böyledir. Ancak başlangıçtaki sorumlulukları âdeta bir hekim gibi davranmayı
kapsamaktayken bugu¨ n ihtisaslaşmanın artması sonucu meslekleriyle sınırlı olmuştur.
Eczacı hem hekimler hem de hastalar açısından iletişimde bulunan bir kişidir. Hekimlerle ilaç konusunda
iletişim içinde bulunabilir, ama en önemlisi hastalarla su¨ rekli iletişim halindedir. Onları ilaç konusunda
bilgilendirir ve yönlendirir. Ancak bu iletişim son zamanlarda sancılı bir hâle gelmiştir. Çu¨ nku¨ son
uygulamalarda muayene u¨ cretinin tahsili de eczanelere bırakıldığından hasta ile eczacılar karşı karşıya
76

