Page 43 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 43
tarih çevresi
Sonuç
Ekonomi, toplumsal hayatın sağlıklı ve dengeli biçimde sürdürülebilmesi için kıt kaynakların en verimli
biçimde kullanılarak ihtiyaçları karşılayacak ürünlerin üretilmesi, değişimi ve adil biçimde paylaşılması he-
deflerine dönük bir bilim alanıdır. Ekonomik sistemin temel unsurları olan bireyler ve işletmelerin; üretim, yö-
netim, pazarlama gibi işleri yürütebilmeleri, gerekli finansal kaynakları en uygun koşullarla temin etmelerini
gerektirir.
İslam toplumlarının ekonomik faaliyetleri etkin biçimde yürütme çabaları içinde çözüm geliştirmekte
en çok zorlandıkları alan finans alanı olmuştur. Bilindiği gibi işletmelerin kurulup etkin biçimde çalışabilmeleri
için önce özkaynak sağlamaları gerekir. Daha sonra başvurulacak diğer kaynak ise yabancı kaynak, başka bir
deyişle borçtur. Günümüz ekonomik siteminin özellikleri ve işleyişi; bir işletmeyi yeterli özkaynakla kurulup
işe başlasa bile, çalışma sermayesi yönetimi ile ilgili olarak sık sık yabancı kaynağa başvurmak zorunda bırak-
maktadır.
Batı toplumları birkaç asırdır bu ihtiyacı banka sisteminden karşılamaktadır. İslam toplumları ise riba
yasağı dolayısıyla yabancı kaynak (özellikle kısa vadeli borç) kullanımı ile ilgili olarak asırlar boyunca yeterli
işlerlikte araçlar ve yöntemler geliştirememiştir.
Sorunu şöyle özetleyebiliriz: riba’nın yasak olduğu hususunda hiçbir tartışma yoktur. Ancak Kur’an-ı
Kerim’de riba şiddetle yasaklanırken, riba’nın ne olduğu hususunda hiçbir tanımlama veya açıklama yer alma-
mıştır. Tanımlamanın olmayışı, bizi o dönemde riba’nın bilinen bir işlem olduğu düşüncesine yöneltmektedir.
Bu durumda cahiliye döneminde riba’nın ne olduğunu belirlemek gerekmektedir. Bu hususta da farklı görüşler
söz konusudur. Bazı âlimler cahiliye riba’sının borcun vadesini uzatma sırasında istenilen fazlalık olduğunu
savunurken, alimlerin çoğunluğu ister başlangıçta ister vade uzatma sırasında, ister ölçülü, ister kat kat olsun
ana paraya ilave olarak istenecek her fazlalığın riba olduğu görüşündedir.
Öte yandan riba ile ilgili çok sayıda hadis söz konusudur. Bir yandan riba’yı kesinlikle yasaklayan
ayetin en son nazil olan ayetlerden olduğu söylenirken, öte yandan farklı zamanlarda ifade edilen riba ile ilgili
çok sayıda hadisin olması da izaha muhtaç bir husus olarak görünmektedir. Bu durumda riba’nın ne olup ne ol-
madığı; cahiliye ribasının ne olduğu ve çok sayıda hadis esas alınarak belirlenmeye çalışılmıştır.
İşaret edilmesi gereken diğer bir husus, riba ve faiz kavramlarının birebir örtüşüp örtüşmediği konusu-
dur. Bu konuda ağırlıklı görüş her ikisinin birebir örtüştüğü yönündedir. Bununla birlikte gerek İslam âleminde
gerekse ülkemizde bu ikisini aynı kabul etmeyen, özellikle devletin düzenleme ve denetimi çerçevesindeki ku-
rumsal borç verme uygulamasındaki faizin riba ile aynı şey olmadığını, riba’nın haram ve fakat bu çerçevedeki
faizin caiz olduğunu savunanlar da az değildir.
Ülkemizin tarihinde faizden kaçınma amacıyla geliştirilmiş kurumlar olarak öncelikle Osmanlı döne-
minde para vakıfları ve onun uygulamasını ele aldık. Cumhuriyet döneminde ise 1975 yılında kurulmuş olan
Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası, 1980 sonrası yaygınlaşıp 2000’li yılların başlarında önemli ölçüde hayal
kırıklığına yol açmış olan (en bilinen örneği YİMPAŞ) çok ortaklı şirketler ve son olarak da ilk örnekleri 1985
yılında kurulan, o zamanki adıyla Özel Finans Kurumları, yeni adıyla Katılım Bankaları incelenmiştir.
Para vakıfları neredeyse Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminden itibaren görülen ve Cumhuriyet’in
başlangıcında tasfiye edilen, büyük ölçüde bize has kurumlardır. Vakfedilen paranın muamele-i şer’iyye denilen
bir yöntemle işletilerek nemalandırıldığı, elde edilen gelirlerin çeşitli sosyal hizmetler, eğitim ve sağlık kurum-
ları gibi alanlarda kullanıldığı kurumlardır para vakıfları. Hem kısa vadeli fon ihtiyacı olanları tefecilerin eline
düşmekten kurtarıcı bir işlev ifa etmişler, hem de özellikle Rumeli’deki yukarıda belirttiğimiz birçok hizmetin
yürütülmesini sağlamışlardır. Ancak fon kullandırma uygulamasının hile-i şer’iyye niteliğinde olduğu yönünde
41

