Page 42 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 42

tarih çevresi

edilen işlemin caiz olduğu kanaatinde olan, gerek geçmişte gerekse çağdaş birçok alim söz konusudur. Bunlar
arasında birkaç örnek olarak Yusuf El Kardavi, Hayreddin Karaman, Hamdi Döndüren gibi isimleri sayabiliriz.

         Yukarıdakilere ilave olarak murabaha uygulamasına ilişkin başka bazı kuşkular da ileri sürülmekle bir-
likte, riba (faiz) duyarlılığına sahip kitlenin çoğunluğu nezdinde hem bu uygulama hem de katılım bankalarının
fon toplama biçimi genel kabul görmüş durumdadır.

         Katılım bankalarının murabaha’da uyguladığı kar oranlarının (vade farkı) faizli bankaların faiz oran-
larına çok yakın oluşu da başka bir eleştiri konusudur. Bu hususta katılım bankalarının şu hususları dikkate
alarak fon kullandırdıklarını göz önünde tutmak açıklayıcı olacaktır; yapılan işin veya satılan malın piyasadaki
kar haddi, peşin ve vadeli alım satım fiyatı, iş yapılan müşterinin pazarlık gücü (ölçeği, sağlamlığı, işin hacmi,
müşterinin devamlılığı), enflasyon oranı, müşterinin yönelebileceği alternatif finansman kaynaklarının maliyeti,
çalışılan sektörlerin durumu, tasarruf sahiplerinin beklentileri; ekonomideki beklentiler ve banka kredilerinin
maliyeti (Canbaz, 2016: 227-228). Katılım bankalarının uyguladığı vade farkının piyasadaki vade farkı ve faiz
oranlarından daha yüksek olduğunda bankadaki fonlar atıl kalacak, daha düşük olması halinde katılım bankası
tasarrufçuları tatmin edecek bir karlılığa ulaşamayacaktır. Bu durum dikkate alındığında söz konusu yakınlığın
olayın doğası gereği olduğunu anlamak zor olmayacaktır.

         Eleştirilere verilebilecek makul cevapların olması, yine de katılım bankacılığının temel felsefesinin
kar-zarar ortaklığı ilkesine dayandığını unutturmamalıdır. Fon kullandırma işlemleri içinde çağdaş murabahanın
oranının bugünkü düzeylerde kalması islami duyarlılığı olan kitleyi şu veya bu ölçüde rahatsız etmeye devam
edecektir. Fonların şu andaki vade yapısı da katılım bankalarını, kısa vadeli faizsiz finansman aracı olarak mu-
rabahaya zorlamaktadır.

         Bu mülahazalar göz önünde tutulduğunda, katılım bankalarının özellikle Amerika’da ciddi uygulama
alanı bulan risk sermayesi ve kitle fonlaması gibi yöntemleri kendi bünyelerine adapte etmeleri gerektiğini be-
lirtmek gerekir. Bu yöntemler hem tartışmasız faizsiz finansman teknikleridir hem de uzun vadeli yatırıma yön-
lenmiş fonların toplanmasına uygundur. Biz daha önceki bazı çalışmalarımızda bu önerileri yaptık (Çonkar,
Çerçeve Dergisi, 1997; Çonkar ve Canbaz, 2018: 119-132; Canbaz ve Çonkar, 2018: 37-55).

         Benzer öneriler Bulut ve Er’in yukarıda atıf yaptığımız çalışmalarında da bulunmaktadır. Yazarlar söz
konusu çalışmalarında bu bağlamda iki finansal model önermektedirler: 1) Mudaraba-Risk Sermayesi Yatırım
Ortaklığı, 2) Mudaraba-Risk Sermayesi Yatırım Fonları (Bulut ve Er, 2009: 61-67).

         Ribadan kaçınma amaçlı biri uzun soluklu olmuş, diğerinin de uzun soluklu olacağı anlaşılan iki finansal
kurum olan Osmanlı dönemindeki para vakıfları ile Cumhuriyet dönemindeki katılım bankalarını göz önünde
tuttuğumuzda katılım bankalarının para vakıflarına göre fon kullandırma uygulaması bakımından ribadan ka-
çınma amacına çok daha uygun kurumlar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Para vakıflarının uyguladığı mua-
mele-i şer’iyye, şeri hileye çok yakın bir uygulamadır. Halbuki katılım bankalarının uyguladığı çağdaş
mudarebeye hile-i şer’iyye demek mümkün olmadığı gibi, konuyla ilgili alimlerin çoğunluğuna göre riba içer-
meyen bir uygulamadır.

         Katılım bankalarını eleştirirken, onların faizli klasik mevduat bankalarının tam anlamıyla hakim olduğu
piyasada onlarla rekabet ederek kendilerine alan açmaya çalıştıklarını, tasarrufçuların belirli bir getiri beklen-
tisiyle bu kurumlara fon yatırdıklarını, fon kullanacak olan müşterilerin ise mevduat bankalarından daha yüksek
bir vade farkıyla karşılaştıklarında, faizsiz olduğunu iddia eden bir finans kurumunda fon maliyetinin daha
yüksek oluşunu yadırgayarak eleştiri kervanına katılmaya meyilli olduğunu unutmadan daha insaflı olmak ge-
rektiği kanısındayız. Katılım bankalarının bankacılık sektörünün önemli bir aktörü haline gelecek kadar geliştiği,
toplumda iş ve ticaret ahlakı seviyesinin yükseldiği bir ortamda faizsiz bankacılık ilkeleriyle daha bağdaşık
hale gelebileceğini umut edebiliriz.

                                                               40
   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47