Page 79 - Layout 1
P. 79
tarih çevresi
husus ise, değişim yapılan kavramın doğrulanabilirlik (verifiability) ilkesi değil de doğrulama kavramı
olduğudur. Daha önce de belirtildiği gibi doğrulanabilirlik ilkesi başlı başına bir yöntem projesiydi. Bu yöntemin
amacı öncelikle anlamlı önermeleri anlamsız önermelerden ayırmak; daha sonra doğru veya yanlış belirteçlerini
belirlemektir. Dolayısıyla Carnap’ın buradaki yaptığı değişim yöntemin ikinci aşaması olan doğru kavramıdır.
Carnap’ı bu değişime sürükleyen en temel gerekçe ise tam ve tutarlı bir doğruluk anlayışının hiçbir
zaman gerçekleşemeyeceği düşüncesidir (Carnap, 1949, s. 119). Özellikle bilime konu olan sentetik önermelerin
hiçbir zaman tam doğrulanamayacağı düşüncesi daha önce anahtar örneğinde de belirtilmişti. Buna göre teorik
bir önermeden türetilen gözlem önermelerinin sayısı kontrol edilecek düzeyde olmadığı için, tam bir
doğrulamadan söz etmek de yanlış olacaktır.
Carnap, bu nedenle kuram niteliğindeki teorik bir önermeden türetilebilen gözlem önermelerini
doğruluk ilkesine göre değil de onaylama ilkesine göre değerlendirmektedir. Örneğin, A gibi tümel karakterli
sente- tik bir önermeden kontrol edilemeyecek sayıda gözlem önermesi türetmek mümkündür. Farz edelim şu
ana kadar A gibi bir önermeden onaylanarak türetilen a1, a2, a3, a4 gibi gözlem önermeleri olsun, o halde A
önermesinin doğruluk derecesi şu ana kadar onaylanan önermelerin sayısı kadar olacaktır. Bu da açık bir şekilde
bilimsel önermelerin ancak olasılıklı bir şe- kilde pekiştirilerek bilim sahnesinde yer alabileceğine işaret
etmektedir.
Bu noktada ortaya çıkan diğer bir problem ise a1 veya a2 gibi gözlem önermelerinin nasıl objektif bir
şekilde doğrulanabileceğidir. Bu problem daha önce protokol önermeler başlığı altında tartışılmıştı; fakat Carnap
bu sefer problemi farklı bir açıdan değerlendiriyor. Carnap’a göre geleneksel anlamda doğruluk anlayışı bir
zaman ve mekândan bağımsız olarak değerlendirildiği zaman metafiziğe düşme olasılığının olacağı açıktır.
Carnap, bu aşamada özellikle doğruluk (verification) ve doğruluk bilgisi (confirmation) arasındaki ayrımın
önemine işaret eder (Carnap, 1949, s.120). Doğruluk’un kendi başına bir belirsizliğe işaret ettiğini aksine
doğruluk bilgisinin ise bir zaman ve mekânda elde edildiğini belirterek önermelerin objektif bir şekilde
onaylanabileceğini işaret etmektedir.
Bu duruma açıklık için Carnap’ın öne sürdüğü şu iki örneğe bakılırsa:
a. Bu kaptaki madde alkoldür
b. X, bu kaptaki maddenin alkol olduğunu şu anda bilir (Carnap, 1949, s.119).
Burada her iki önerme de aynı olgusal içeriğe sahip olmasına rağmen doğrulanma durumları farklıdır.
Birinci önerme daha genel bir söylem ifade ettiği için doğruluğunun her zaman geçerli olacağı düşünülmektedir.
Buna karşın ikinci önerme, doğruluğunu belirli bir zaman ve mekânda belirttiği için doğruluğu da o ana özgü
78

