Page 72 - Layout 1
P. 72

tarih çevresi

bırakmıştır. Diğer bir ifadeyle bu eser çevre düşünürleri için adeta bir yol haritası olmuştur. Bu kitapta
Wittgeinstein’ın öne sürdüğü “anlamlı bir önermenin dünyayı resmettiği savı” (Wittgeinstein, 2006, s.51), başlı
başına bir parola olacaktır. Aynı görüş Schlick (1882-1936) tarafından bir önermenin anlamı olguya işaret
etmesiyle ölçülür ifadesiyle kurgulanacaktır (Schlick, 1981, s.33). Yine benzer şekilde Carnap’da
Wittgeinsteın’ın bir tümcenin anlamının yalnızca onun doğrulama yöntemine bağlı olduğu görüşünün çevre
düşünürleri üzerinde derin bir etki yarattığını belirtir (Carnap, 1997, s.45). Kuşkusuz burada anlamlılık
probleminden kaynaklanarak bir ölçüt geliştirme çabalarının olduğu gözükmektedir. Fakat burada dikkat
edilmesi gereken husus, anlamlılık fikrinin son çözümlemede dış dünyadaki olgulara dayandırılmasıdır. Bu
tutum da deneyci bir geleneği temsil ettiklerinin açık göstergesidir. O halde Çevre düşünürlerinin baştan beri
bilimsel önermelerin son çözümlerde gözlem önermelerine indirgenebilir görüşü anlamlılık fikri ile
örtüşmektedir.

         Bu bağlamda Mantıkçı Pozitivistler ‘anlam’ sorunu üzerine yoğunlaşarak doğrulanabilirlik ilkesini
(principle of verifiability) geliştirmişledir. Doğrulanabilirlik ilkesi ne kadar farklı açılardan ele alınsa da çevrenin
ortak tutumunu yansıtmaktadır. Bu ilkeyi ilk olarak Friedrich Waismann (1896-1959) ileri sürmüş, daha sonra
Moritz Schlick, Rudolf Carnap, Otto Neurath, (1882-1945) ve A.J. Ayer (1910-1989) gibi düşünürler de
farklı açılardan ele alarak geliştirmeye çalışmışlardır. Bu anlamda öncü olan Waismann’a göre doğrulanabilirlik
ilkesinden anlaşılması gereken doğrulama yöntemidir. Bu nedenle bir önermenin anlamı onun doğrulama
yönteminde gizlidir. Diğer bir ifadeyle bir önermenin anlam kriteri, onun doğrulama yönteminin bilgisidir
(Waismann, 1981, s.47). O halde burada birinin öne sürdüğü ifadenin anlamı, onun doğru veya yanlış olmasından
ziyade, doğrulama yöntemi ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır.

         Waismann’ın burada doğrulama yöntemiyle vurgulamak istediği husus, sadece doğrudan gözlenebilir
önermeleri kapsamamaktadır. Aksine dolaylı yoldan önermelerin hangi koşul ya da şartlarda ve hangi araçlarla
doğrulanabileceğini (ya da yanlışlanabileceğini) göstermek anlamlılık için yeterli olacaktır. Örneğin Ay’ın
görünmeyen yüzeyinde dağların var olduğu savı, doğrudan bir gözlem ile doğrulanamaz. Fakat ona uygun bir
roketin yapılıp Ay’a ulaştırılmasıyla bu sav sınanabilir (Waismann, 1981, s.47). O halde ilk olarak anlamsız
gibi görünen bu önerme doğrulama koşullarının belirtilmesiyle anlamlı hale gelir. Waismann’ın teorik anlamda
belirttiği bu doğrulanabilirlik anlayışı daha sonra Schlick ve Ayer tarafından ilkece doğrulanabilirlik olarak ele
alınacaktır.

         Waismann’ın çerçevesini çizdiği bu görüşler Schlick ve Carnap tarafından olduğu gibi kabul edilecektir.
Schlick’e göre de bir ifadenin anlamı onun doğrulama yöntemidir. Schlick, söylenen bir ifadeden ne anlam
kastedildiğini sorar? Bunun ise karşıdaki insana çeşitli deneyimler yaşatarak anlaşılabileceğini söyler (Schlick,
1981, s.34). Bu deneyim yaşatma süreci ise doğrulama yöntemine işaret etmektedir. Aynı şekilde Schlick’ de
bu görüşleriyle doğrulama yönteminin, anlamlılık ve doğru (veya yanlış) olma belirteçlerinden önce geldiğini

                                                               71
   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77