Page 42 - Layout 1
P. 42
tarih çevresi
Batı’da aynı zamanda mezhep çatışmaları da yaşanıyordu. Bu mezheplerden biri olan Nesturiler, 489
yılında kovuldular ve İran’ın güneyine yerleştiler. Burada Cundişâpur Okulu’nu kurdular ve İslam tıbbının
Antik Yunan tıbbı ile temasını başlattılar. Bu okul aracılığı ile Antik Yunan tıbbı, İslam tıbbını etkiledi ve
bilimsel tıp çalışmaları arttı. Burada kurulan hastane modeli kısa sürede yaygınlaştı ve gelişti.
Cundişâpur Okulu, dokuzuncu yüzyılda Avrupa’da kurulan Salerno Tıp Okulunu etkilemiştir. İslam
tıbbının Avrupa’da etkisi Salerno Tıp Okulu vasıtasıyladır.
Avrupa, Karanlık Çağ Dönemi’ni yaşarken yedinci yüzyılda Doğu’da yeni bir din, İslam Dini ortaya
çıktı. Bu döneme kadar İslamiyet’in ortaya çıktığı Arap Yarımadası’nda gelişkin bir bilimsel faaliyet yoktu.
Doğu’da Hindistan’da, Batı’da İskenderiye’de, Bizans’ta ve Suriye’de bilimsel faaliyetler bulunmaktaydı. İslam
Uygarlığı da ilk olarak Hindistan’dan etkilendi ve Hint eserleri Arapçaya çevrildi. Ancak Batı’da mezhep
çatışmalarından kaçanlar ve Akademi’den ayrılanlar vasıtasıyla Müslümanlar, Antik Yunan bilimi ile tanıştılar
ve Avrupa’nın talip olmadıkları bilimsel bilgiye talip oldular. Yunan, Roma ve Hıristiyan kültürleri kısa sürede
Müslümanların dikkatini çekti ve buraları fethetmeye başladılar.
Yedinci yüzyılın ortalarında bilim ve kültür merkezi İskenderiye Müslümanların eline geçti ve
Müslümanların toprakları İran’dan Akdeniz’in Güney kıyısına, İspanya’ya kadar genişledi. Böylece geçmişin
bilimsel ve felsefi değerlerinin korunduğu bu yerler İslâm Dünyası’na doğru kaydı ve sekizinci yüzyılda
Müslümanlar dünyanın entelektüel liderleri olmaya başladılar. Olağanüstü bir hızla bilimsel yapıtları
Yunancadan Arapçaya çevirdiler. Bu çeviri etkinliği dokuzuncu yüzyılda doruğa ulaştı. Ardından Müslüman
bilim adamları bu kaynağı ciddi bir biçimde özümlemeye, eleştiri süzgecinden geçirmeye başladılar ve bilime
özgün katkılar yaptılar.
Müslümanların bilime ve felsefeye daha ilk dönemden bağlılıkları kayda değerdir. Bilim İslam
düşüncesinde bu desteği hem Kuran-ı Kerim’den hem de bilime destek veren ve hamilik yapan Halifelerden
almıştır. Kuran-ı Kerim’de yer alan birçok ayet bilimi destekleyici nitelikteydi ve Hazreti Muhammet de birçok
hadisinde bu konuya vurgu yapıyor, bilimi destekleyici tavır takınıyordu. Bu da daha ilk dönemden itibaren
bilimin gelişmesi için olumlu bir ortam yaratmıştı.
Ayrıca Abbasi Dönemi’nde Mansur, Harun Reşit, Me‘mûn gibi halifeler bilime büyük destek veriyorlar,
özgür tartışma ortamları oluşturarak bilim adamlarının İslam topraklarına gemlerini sağlıyorlardı. Örneğin 786-
809 yılları arasında halifelik yapan Harun Reşit, Bağdat’ı bilim ve kültür merkezi getirmeye büyük gayret
göstermesiyle tanınır. Bunun için öncelikle bir çeviri bürosu niteliğindeki Bilgelik Evi’ni kurdu ve burada
çeviriler yapılmasını sağladı. 813-833 yılları arasında Halifelik yapan Me‘mûn zamanında burası bir akademiye
dönüştü. Hatta Me‘mûn’un, o dönemde zengin bilim ve felsefe yapıtlarıyla dolu olan Sicilya Kütüphanesi’nde
bulunan yapıtları Sicilya Kralı’ndan istemek için mektup yazmış olduğu ve Horasan’dan Bağdat’a develerle
41

