Page 39 - Layout 1
P. 39
tarih çevresi
Orta çağ İslam Dünyası’nda Bilim ve Batıya Etkileri
Prof. Dr. Yavuz UNAT*
Bir uygarlığın temel öğelerinden birisi, insana has olan kültürün devamı, yani gelecek kuşaklara
aktarımı açısından önem taşıyan eğitim, öğretim ve gelenek kurma, diğeri ise uygarlığın kendi kendini aşabilme
özelliğidir. Bunlar ise doğrudan doğruya felsefe, bilim ve teknolojiyle bağlantılıdır.
Bilim sağlam ve güvenilir bir bilgi kaynağı, bir kılavuzdur. Öyleyse bilimsel bilgi, insana özgü uygarlık
kurma yeteneğinin temelinde yatan yönlendirici bir güç olarak karşımıza çıkar. İslâm Uygarlığı da kendi
uygarlığını sağlam temellere oturtabilmek ve dinamizmini oluşturabilmek için, tüm diğer uygarlıklar gibi, ilk
ortaya çıktığı zamanlardan itibaren bilimsel bilgiye ihtiyaç duymaktaydı.
Orta çağ İslâm Dünyası’nda bilimin ortaya çıkması, sürdürülebilmesi ve nihayet geliştirilebilmesinde
hükümdarların rolü büyüktür. Diğer uygarlıklarda olduğu gibi İslâm Uygarlığında da faydacılık ilkesi
çerçevesinde bilime önem verilmiş, böylece gerek yıldız falcılığı anlamına gelen astroloji ve ucuz madenlerden
değerli madenleri elde etme sanatı olarak bilinen simya gibi yalancı bilimlere, gerekse sağlığı koruma amacı
taşıyan tıp bilgisine önem verilmiştir. Astroloji ve simyada araştırma ve geliştirme faaliyetleri ise çoğunlukla
mali açıdan yüksek bir destek anlamına gelmekteydi. Özellikle astrolojik araştırmalar hem astronomi ve
matematik alanındaki çalışmaları hem de gözlem faaliyetlerini gerekli kılmaktaydı. Astronomi astrolojinin bu
itibarından bir süre yararlanmış ve örneğin Avrupa’da Kepler’e kadar devam etmiştir.
Simya ve astrolojideki çalışmalar yüksek derecede masrafa ihtiyaç duyduklarından hükümdarların ve
varlıklı kimselerin desteğine büyük ölçüde bağlıydı. Öyleyse astronomi, diğer uygarlıklarda olduğu gibi, İslâm
Uygarlığında da hükümdarın astrolojiye olan merakı ve bu merakın giderilmesi için gözlemevlerinin
kurulmasıyla gelişmiştir. İslâm Dünyası’nda daha ilk dönemlerden itibaren hükümdarların bilime olan bu
desteğini görmekteyiz. Abbasilerin yönetime gelişleriyle birlikte Mansur, Harun Reşid, Me‘mûn, Mütevekkil
gibi halifelerin zamanında bilim yoğun bir biçimde desteklendi. Bunlara Gazneli Mahmud, Uluğ Bey ve Fatih
Sultan Mehmet gibi Türk hükümdarlarını da dahil etmek gerekir. Bu destekle birlikte sekizinci yüzyıldan
itibaren İslâm Uygarlığında bilim gelişti. O dönemde Batı Dünyası daha Karanlık Çağ’dan kurtulamamıştı.
Bilimin gelişiminde etkili olan en önemli unsurlardan birisi mevcut bilimsel bilgiye ulaşma, onu
* Kastamonu Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Felsefe Bölümü. yunat@kastamonu.edu.tr
38

