Page 56 - Layout 1
P. 56
tarih çevresi
Alglerden elde edilen ilaçlar, antimikrobiyal, antifungal ve antioksidan etki gösterirler. Ayrıca
alglerden hormonların, antikorların, aşıların ve bağışıklık düzenleyici ilaçların sentezinde
yararlanılır.19 Pek çok alg türü serbest radikallere sahip olduğundan çeşitli hastalıklara karşı bir
terapötik ajan veya sitotoksin olarak kullanılabilirler.20
İlaç Kaynağı Olan Mineraller
Mineraller; hava, su ve toprakta yaygın olarak bulunan, insanlarda, toplam vücut ağırlığının
yaklaşık olarak
%4-6 kadarını oluşturan inorganik elementlerdir. İnsan vücudunda üretilmez ve sentezlenmezler.
Bazı enzimlerin ve fonksiyonların fizyolojik olarak işlevselliklerine aracılık edebilirler. Bu nedenle
eksiklikleri durumunda takviye edilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle insan vücuduna besinlerle veya
gıda takviyeleri yardımıyla alınmaları gerekir. Kalsiyum, fosfor, magnezyum, iyot, demir, çinko,
bakır, selenyum bunlara örnek olarak gösterilebilir.3
İlaçların Kaynağı Olan Bitkiler
Bitkilerin yeryüzündeki varlığı insandan çok daha öncesine uzanır. İlk bitkiler 500 milyon yıl
önce karada ortaya çıkmıştır. Bugüne kadar da yaklaşık 400 bin bitki türü tanımlanmış ve
sınıflandırılmıştır.21 İlk insanların beslenme biçimi çoğunlukla bitki temelli olduğundan, insanoğlu bitkilerin
tüketilebilir kısmını bulma sürecinde, hastalıkların tedavisine yardımcı olan tıbbi bitkilerle karşılaşmıştır.22
Yazının bulunmasıyla bu özelliklere sahip bitkiler kaydedilmiştir. Özetle geleneksel bitkisel ilaçlar bu
şekilde deneme yanılma yoluyla bulunmuştur.23,24 Tıbbi bitkilerin insanlarda şifa amaçlı kullanılması, insanlığın
ilk dönemlerine kadar uzanır. Antik Çin, Antik Yunan, Hindistan, Kuzey Afrika ve Arap yarımadasında yaşamış
uygarlıklar yazılı kaynaklarda bitkilerle tedaviden bahsetmiştir.25 Bitkilerin tedavi edici ilaç olarak
kullanıldığına ilişkin ilk yazılı kayıtlar Mezopotamya’da M.Ö. 2600 yıllarına kadar uzanmaktadır. Nagpur’da
bulunan yaklaşık 5000 yıllık bir Sümer kil levhası; haşhaş, henbane ve mandrake gibi alkaloidleri de içeren
250’nin üzerinde bitkiden bahsedilen 12 ilaç reçetesi içermektedir.25,26 Bitkisel tedavi ile ilgili papirüslerin en
önemlisi M.Ö. 1550 yıllarında yazıldığı tahmin edilen Ebers papirüsüdür. Teb’de bir mumyanın bacakları
arasında bulunmuş olup, 77 bitkisel ilaç ve 800’den fazla reçete içermektedir. Reçetelerde günümüzde de iyi
bilinen ardıç meyvesi, çiğdem, hardal, hintyağı, incir, keten tohumu, kişniş, sakız, soğan, sarımsak, kişniş,
tarçın, sarı kantaron, aloe vera ve üzümün adı geçmektedir.23,25,26
Hinduizm dininde kutsal kitap olan ‘Vedalar’da Hindistan’da çokça rağbet gören bitkilerle tedaviden
bahsedilir. Bugün bile kullanılan çok sayıda baharat bitkisinin ana vatanı Hindistan’dır. Küçük hindistan
cevizi, biber, karanfil bunlara örnektir. Araplar ise aloe vera, ölümcül itüzümü, banotu, kahve, zencefil,
safran, zerdeçal, biber, tarçın, senna benzeri daha hafif etkiye sahip bitkileri güçlü etkiye sahip olanlarına
yeğlemişlerdir.26 Antik çağda Herodot, hint yağı bitkisinden, Orpheus, karaca ot ve sarımsaktan ve Pisagor
deniz soğanı, hardal ve lahanadan bahsetmiştir. Hipokrat’ın eserlerinde vücutta yarattığı şifa etkilerine
göre sınıflandırılan 300 bitki bulunmaktadır: Ateşe karşı pelin ve kantaron, bağırsak parazitlerine karşı
sarımsak, ağrı kesici olarak haşhaş, banotu, itüzümü ve mandrake, kusturucu olarak kokulu karaca ot,
diüretik olarak deniz soğanı, kereviz, maydanoz, kuşkonmaz ve sarımsak, sıkılaştırıcı olarak meşe ve nar
kullanılmıştır.26 Sonuç olarak, geçmişten günümüze insanlar temelde beslenme amacıyla tükettikleri
bitkilerin kök, yaprak, çiçek, meyve gibi kısımlarının tedavi edici etkilerini deneme yanılma yöntemi ile
öğrenmiş ve bu bilgiler kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze dek ulaşmıştır.27
54

