Page 53 - Layout 1
P. 53
tarih çevresi
değişik uygulama yöntemleri ile verilen, uygulanacağı doza göre hazırlanmış üründür. İlaçlar; doğal
kaynaklardan ekstrakte edilerek, kimyasal sentezle veya biyoteknolojik olarak üretilebilmektedir.
Herhangi bir tıbbi ürünün klinikte ilaç olarak kullanılabilmesi için, çeşitli preklinik deneyler ve
randomize kontrollü klinik araştırmalarla güvenilirlik ve etkinliklerinin kanıtlanması gerekmektedir.
Bu, üretimlerinden başlayan ve ilaç olarak ruhsatlandırıldıktan sonra bile devam eden oldukça uzun,
pahalı ve zahmetli bir süreçtir. Bir molekülün ilaç haline gelebilmesi için, öncelikle herhangi bir
semptom veya hastalıkta iyileştirici gücü olabileceğinin belirlenmesi gerekir. Çünkü ancak güçlü bir
hipotez, ilaç üretiminde kat edilen bu meşakkatli yola çıkmak için gerekçe yaratır.3
Geliştirilinceye dek yürütülen kapsamlı araştırma- geliştirme (AR-GE) çalışmaları ile ilaç
ruhsatlandıktan sonra yapılan klinik araştırmalardan elde edilen bulgular ya da ulusal sağlık
otoritelerinin denetimleri sırasında saptanan olumsuzluklar nedeniyle herhangi bir ilacın yıllar sonra
bile piyasadan kaldırılıp kullanımının yasaklanması mümkündür. Bu nedenledir ki ruhsatlı ilaçlar
“bitkisel ürünler veya gıda takviyeler” olarak bilinen; dozu, etkisi, toksisitesi standardize olmayan
maddelerle aynı kefeye konulmamalıdır.
Yeni Bir İlacın Geliştirilme ve Üretilme Aşamaları Yeni bir ilaç geliştirme ve üretim süreci 8-
15 yıl kadar sürmekte, milyar dolarlarla ifade edilen AR-GE harcamasını gerektirmektedir. Yeni bir
ilacın ham madde halinden eczane rafına yolculuğunun aşamaları kısaca şöyle özetlenebilir:
Biyosentez: Yeni bir ilaç geliştirilme sürecinde ilk aşama, belirli bir hastalıkta terapötik
potansiyele sahip bileşiklerin belirlenmesidir. Potansiyel etkisi bilinen bileşikler belirlendikten sonra
sentezlenmeleri gerekir. İlaç molekülü vücutta etkilemesi öngörülen hedef yapının veya mekanizmanın
özelliklerine göre tasarlanır ve biyosentez ile elde edilir.5
Preklinik (klinik öncesi) araştırmalar: Bir molekülün ilaç haline gelebilmesi için, öncelikle
bir semptom veya hastalıkta tedavi edici etkiye sahip olduğunun kanıtlanması gerekir. Bunun için, önce
preklinik çalışmalar yapılmalıdır.5 Preklinik çalışmalar, “Faz 0” dönemi olarak da adlandırılan ve ilaç
adayının insanlar üzerinde denenmesinden önce yapılan araştırmaları içerir. Canlı organizmalardan
elde edilen (primer) veya hazır (sekonder) hücre hatlarının kullanıldığı hücre kültürü çalışmaları ve
hayvan deneyleri bu çalışmaların başlıcalarıdır. Bu araştırmaların temel amacı, ilaç adayı maddenin
moleküler, hücresel, organ, sistem ve organizma düzeyinde farmakolojik etkilerini belirlemektir.
Hayvan deneyleri, ilaç adayı maddenin çeşitli hastalık modellerinde etkililiğinin saptanmasının yanı
sıra güvenliliğinin de değerlendirildiği toksisite çalışmalarını kapsar. Etkisiz ve maksimum tolere
edilebilir dozun belirlendiği akut toksisite, molekülün biyokimyasal ve fizyolojik etkilerinin tanımlandığı
subakut veya subkronik toksisite çalışmalarının klinik araştırmalardan önce tamamlanması gerekirken,
kronik toksisite çalışmaları klinik araştırmalarla eş zamanlı yürütülebilir.6 Bu çalışmaların sonuçları,
insanlardaki klinik durumu ve yanıtı her zaman tam olarak yansıtmaz veya garanti edemez, fakat belli
bir öngörü sağlayabilir. Preklinik çalışmaların bilimsel, istatistiksel, etik ve yasal açıdan doğru
uygulanmaları, bir sonraki süreç olan klinik araştırmaların başarısında ve insanlardaki ilk dozun
hesaplanmasında önemli ip uçları sağlayabilir.7,8
Klinik araştırmalar: Yeni ilaçların klinik kullanıma sunulmasından önce yapılması zorunlu
olan klinik ilaç araştırma süreci, biri ruhsatlı ilaçlarla gerçekleştirilen tüm klinik çalışmaları kapsayan
4 fazdan oluşmaktadır.3
51

