Page 86 - Layout 1
P. 86

tarih çevresi

kütle olarak alınırsa, bu formül modern fizikteki momentum tanımıyla örtüşmektedir.59 İbn Sînâ’nın bu
yaklaşımı, aslında bir bakıma eylemsizlik ilkesinin erken bir formülasyonu olarak da yorumlanabilir. Onun
görüşüne göre dirençsiz bir ortamda nesne, kazandığı kasrî meyil sayesinde hareketini sonsuza kadar sürdürebilir
ve dirençli bir ortamda ise bu meyil, sürtünme gibi etkenler nedeniyle zamanla zayıflar, bu fikir de Newton’un
birinci hareket yasasının felsefi öncülleri arasında değerlendirilmiştir.

         İbn Sînâ dışında, Farabî, İbn Bâcce ve İbn Rüşd gibi filozoflar da hareketin doğasına ilişkin önemli
tartışmalara katılmışlardır. Farabî, içsel kuvvet fikrini desteklemiş ve hareketin sürekliliğini açıklamak için
doğaya içkin bir ilkeden söz etmiştir.60 İbn Bâcce ise ideal hareketin ancak dirençsiz bir ortamda
gözlemlenebileceğini savunarak, deneysel felsefenin öncüsü sayılabilecek bir yaklaşım sergilemiştir. Bir başka
ifadeyle, İbni Bâcce, hareketin özünü kavramak için, ideal ortamda yani boşlukta düşünülmesi gerektiğini
savunmuş ve hız ile kuvvet arasında doğru orantı olacaksa, direncin ortadan kalkmış olması gerektiğini iddia
etmiştir.61 Bu durumda hızın sonsuz olması gerekmez. Dolayısıyla zamanın geçmesi ortamın yenilenmesine
değil mesafenin alınmasına bağlı kabul edilmiştir. Buna karşılık İbn Rüşd, hareketin ancak dirençli ortamda
gerçek mahiyetini kazanabileceğini ileri sürmüş ve zamanın geçmesi için direncin yenilmesinin zorunlu
olduğunu yani nesne direnci yendikçe hareketin gerçekleştiğini savunur.62

         İslam filozoflarının bu katkıları, yalnızca klasik düşünceye yönelik bir eleştiriyle sınırlı kalmamış, aynı
zamanda bilimsel düşünmenin evrensel birikimine de önemli ölçüde katkı sunmuştur. Özellikle İbn Sînâ’nın
kasrî meyil kavramsallaştırması, Batı dünyasında Peter Olivi aracılığıyla “inclinatio violenta” şeklinde Latinceye
çevrilmiş; daha sonra John Buridan tarafından “impetus impressus” terimiyle yeniden adlandırılmıştır63. Bu
aktarım zinciri, bilimsel kavramların kültürel dolaşımını göstermesi açısından da dikkat çekicidir.

         Avrupa’da İmpetus Kuramının Evrimi: Buridan ve Sonrası

         İmpetus kavramı, İslam dünyasından Batı Orta Çağ düşüncesine geçtiğinde yeniden biçimlendirilmiş
ve önemli bir teorik çerçeveye kavuşturulmuştur. Bu süreçte öne çıkan en etkili isimlerden biri, XIV. yüzyılda
yaşamış olan Fransız filozof Jean (John) Buridan’dır. Buridan, hareketin sürekliliğini açıklamak için nesneye
dışarıdan uygulanan kuvvetin, cismin içine bir çeşit “etki kuvveti” (impetus impressus) olarak geçtiğini

59 Kasri Meyil = Hız (v) x Ağırlık (w), yani KM = v.w olur. Burada ağırlık kavramıyla İbni Sînâ’nın kütleyi kastettiğini
varsayarsak, sonuç ne olur? Bu durumda formül KM = v.m biçimine dönüşür. Bu da modern fiziğin momentum
kavramından başka bir şey değildir. Momentumun zamana göre değişmesi kuvveti vereceğinden, bu durumda formül, F=
d (m.v) / d.t şeklini alır ki bu da Newton’un ikinci yasasıdır. Aydin M. Sayili, “Ibn Sînâ and Buridan on the Motion of the
Projectile”, Annals of the New York Academy of Sciences 500 (1987): 480, https://doi.org/10.1111/j.1749-
6632.1987.tb37219.x.
60 Aydın Sayılı, “Fârâbî ve İli· m”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 8, sy 4 (1950): 437.
61 Clagett, The Science of Mechanics in the Middle Ages, 207.
62 Clagett, 207.
63 Drake, “Impetus Theory Reappraised”, 46.

                                                               85
   81   82   83   84   85   86   87   88   89   90   91