Page 85 - Layout 1
P. 85
tarih çevresi
bir kuvvetin etkisine girmiş olur. Bu yaklaşım da Aristoteles’in hem doğal hem zorunlu hareket anlayışına
alternatif oluşturmuştur. Aynı zamanda, hareket ile kuvvet arasında kurulan orantılı ilişkinin de reddedilmesi,
Philoponus’a göre hareketin devamı, dış ortamın etkisiyle değil, nesneye uygulanan kuvvetin ardından ona
yüklenen bu içsel gücün varlığıyla açıklanmıştır. Bu düşünce, hareketin doğasını açıklamada yeni bir bakış
açısı oluşturmuş ve yüzyıllar sonra hem İslam dünyasında hem de Avrupa’da yankı bulmuştur.
Philoponus, ayrıca Galileo’dan yüzyıllar önce serbest düşmeye dair bazı deneyler gerçekleştirmiş ve
ağır ve hafif cisimlerin eşit hızlarla düştüğünü gözlemlemiştir. Bu yönüyle onun fikirleri, sadece felsefi değil,
aynı zamanda öncül deneysel fizik açısından da önemli sayılmıştır.56 Bu tür deneysel temellendirme girişimleri,
Aristoteles’in teorik açıklamalarına karşı ampirik bir bilim anlayışının da habercisi olarak görülebilir.
İslam Dünyasında İmpetus Kuramı: Kasrî Meyilden Eylemsizliğe
Philoponus’un hareket anlayışına getirdiği devrimsel yorum, özellikle IX. ve XII. yüzyıllar arasında
etkili olan İslam filozofları tarafından hem dikkatle incelenmiş hem de özgün şekilde geliştirilmiştir. Bu süreçte,
hareketin kaynağını içsel bir ilkeye dayandıran görüşler, “impetus” kavramına önemli katkılar sağlamış, modern
fizikteki eylemsizlik yasasına giden düşünsel temellerin atılmasına yardımcı olmuştur diyebiliriz.
Bu bağlamda en belirgin figürlerden biri, XI. yüzyılda yaşamış olan İbn Sînâ olmuştur. İbn Sînâ,
Aristoteles’in hareketin devamını ortamdaki havaya bağlayan açıklamasını reddetmiş ve bir nesneye uygulanan
kuvvetin ona kalıcı bir içsel eğilim kazandırdığını ileri sürmüştür.57 Bu eğilim, nesneye sonradan kazandırılan
ve onun hareketini sürdürmesini sağlayan bir “kasrî meyil” (el-meyl el-kasrî) olarak tanımlanmıştır. İbn Sînâ’ya
göre, dış kuvvet ortadan kalksa bile bu meyil nesnede varlığını sürdürür; ancak ortamda bir direnç söz konusuysa
zamanla zayıflar ve nihayetinde hareketin sona ermesi gerekmiştir.58
İbn Sînâ’nın açıklamaları, sadece niteliksel değil, aynı zamanda niceliksel değerlendirmelere de açıktır.
Kasrî meyilin nesnenin hızı ve ağırlığı ile orantılı olduğunu belirten İbn Sînâ, bu görüşünü farklı maddelerle
yapılan düşünsel deneylere dayandırmıştır. Örneğin bir taş, bir demir ve bir mantar aynı kuvvetle fırlatıldığında,
en uzağa taş olanın gittiği gözlemlenir ve bu durumu, taşın daha fazla kasrî meyil taşıdığı şeklinde
yorumlanmıştır. Dolayısıyla kasrî meyil = hız × ağırlık şeklinde ifade edilebilir ve eğer ağırlık, modern anlamda
55 Marshall Clagett, The Science of Mechanics in the Middle Ages, Publications in Medieval Science 4 (Madison:
University of Wisconsin Press, 1979), 574.
56 Stillman Drake, “Impetus Theory Reappraised”, Journal of the History of Ideas 36, sy 1 (Ocak 1975): 44,
https://doi.org/10.2307/2709009.
57 Hüseyin Gazi Topdemir, “Aristoteles’in Doğa Felsefesinin Ortaçağdaki Yansımaları”, Felsefe Tartışmaları, sy 37 (2006):
57-78.
58 Şahap Demirel, “İbni Sina ve Kasri Meyil Kuramı”, içinde Uluslararası İbni Sînâ Sempozyumu Bildirileri, ed. Müjgân
Cunbur (Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Kütüphane Yayınları, 1984).
84

