Page 66 - Layout 1
P. 66

tarih çevresi

alınmış öğrenciler yer şiltelerinde yatmak zorunda kalmışlardı. Tuvaletler gece İngiliz askerlerine ayrılmış,
tıbbiyelilerin gitmesi yasaklanmış, öğrencilerin yatakhanelerine idrar kovaları koymak zorunda kalınmıştı.

       Hocalar ve öğrenciler şaşkınlık içindeydiler, Londra’ya durumu protesto eden telgraflar gönderildi;
“Medeni İngiliz milletinden gelir gelmez irfan kurumlarını yıkmak suretiyle mi uygarlık örneği göstereceklerini
soran ve işe el konulmasını” isteyen telgraflardı. Bu şartlarda tıp eğitimi devam ediyordu. İdareci hocalar bu
zor durumda en pratik çözümlerle derslere ara verilmemesini sağlıyorlardı. Özellikle okul müdürlüğüne atanan
Doktor Hulusi(Alataş) öğrencilerin bu zor durumda derslerinin aksamaması için gece gündüz okulda kalıyor
ve öğrencilerle ilgileniyordu. İngiliz komutanların istekleri bitmiyordu. Pazar ayinleri için dershaneler
boşalttırılıyor, sosyal faaliyetler kısıtlanıyordu.

       Bir süre sonra askeri öğrencilerin resmi kıyafetleri için emirler gelmeye başladı. Askeri kıyafete tahammül
edememişler, sonunda üniformayla dolaşmayı tamamen yasaklamışlardı. Bu durumda sivil kıyafeti olanlar o
kıyafetlerini giydiler, Anadolu’dan gelen ve memleketin zor şartları dolayısıyla askeri kıyafetinden başka
giyeceği olmayanlara pijama gibi basit kıyafetler dağıtıldı. Fes giyilmesine müsaade ediliyordu fakat o da en
basitinden ütüsüz ve püskülsüz olacaktı. Askeri öğrenciler bu soytarı kılığı ile derslere devam ettiler. Biraz
parası olanların yardımıyla ikinci el pantolon, ceket bulmaya çalışıyorlardı. Bir süre sonra okula alınacak askeri
öğrenci sayısına kısıtlama getirdiler. Yılda 20 öğrenci!

        İstanbul’da İşgal kuvvetleri, onun işbirlikçileri, azınlıklar, yardımı işgalcilerden bekleyenler, himayeciler,
mandacılar, ümitsizler gibi guruplarla sancılı bir dönem yaşanırken Samsuna çıkan Mustafa Kemal’i yakından
izleyenler ümit doluydu. Anadolu’da ulusal hareket başlamıştı. 22 Mayıs Havza genelgesi, 22 Haziran Amasya
genelgesinde Sivas kongresi duyurulmuştu.

       Tıbbiyeliler hocalarıyla bu hareketi dikkatle izliyor, Sivas kongresine katılmak, desteklerini bildirmek
istiyorlardı. Tıbbiye 3. Sınıf öğrencisi Hikmet Bey bu kongreye katıldı, büyük bir özveriyle her türlü tehlikeye
rağmen görevini tamamlayarak 15 gün sonra okula döndü.

       Tıp Bayramı Kutlamaları

       Tıbbiyeliler içinde yaşadıkları zor şartların bir göstergesi, işgalin protestosu olarak Tıp Bayramını
düzenlediler. İşgalde her türlü toplantı ve toplu konuşmalar yasaktı. Tıp Bayramı ise bilimsel bir toplantı idi
ve izin almak daha kolaydı. Bu sebeple bir araya gelebilecekler hem kendi aralarında bir dayanışma
başlatacaklar hem de işgalcilere gözdağı verebileceklerdi. Tıp öğrencileri hocalarıyla beraber bu organizasyonu
yaptı ve ilk defa 14 Mart 1919 günü Beyazıt’taki Darülfünun (Üniversite) binasının toplantı salonunda
toplanıldı. Darülfünun rektörü, tıbbiyenin dekanı ve bütün tıp hocaları hazır bulundular. İstanbul’daki
hastanelerin hekimleri de bir araya geldi, tıbbiyenin öğrencileri ve diğer fakültelerdeki öğrenciler toplantıya
katıldılar. Hatta İngiliz işgal ordusu hekimleri de tıp bayramına katılmıştı.

       En tanınmış hocalardan Besim Ömer, Akil Muhtar, Asaf Derviş, Feyzi Paşa önemli konuşmalar yaptılar.
Tıp Tarihine ve Türk Tarihine ait önemli noktalara değinildi ve birliktelik bir kere daha vurgulandı.

       Bir sene sonra 1920 de Tıp Bayramı gene önemli bir toplantı ile kutlandı. Özellikle 1921 yılında Çağdaş
Tıp Eğitiminin 94.yılı kutlamaları çok görkemli oldu. Tıbbiyeliler büyük hazırlıklar yaptılar, tören Kadıköy
Hale sinemasında oldu. Bu tıp bayramına da İstanbul’daki asker, sivil bütün hekimler, devletin ileri gelenleri,
hatta işgal ordusu mensupları, hekimleri ve pek çok tıbbiyeli katıldı. Büyük coşku ve heyecan vardı; yapılan
konuşmalarda işgal altındaki bir ülkenin aydınlarının acı ve ümit dolu mesajları verilmişti.

                                                               64
   61   62   63   64   65   66   67   68   69   70   71