Page 95 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 95
tarih çevresi
Burada ayrıca, yukarıda söz konusu tefsirden aktardığımız faizin yasaklanma gerekçeleri üzerinde de kı-
saca durmak gerektiğini düşünüyoruz. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi belirtilen gerekçelerin tümü iki taraflı
borç verme ilişkisi çerçevesinde anlamlı olabilir. Ribanın yasaklandığı dönem ve ortamda borç veren zengin,
borç alan ise fakir taraftır. Üstelik riba oranı da kontrolsüz biçimde yüksektir, hatta kat kattır. Dolayısıyla bu
ilişkide genellikle zenginin fakiri zor duruma düşürmesi bir gerçektir. Bugünkü bankacılık sisteminde ise mev-
duat yatıranların, yani borç verenlerin önemli bir kısmı küçük tasarruf sahipleridir. Banka küçük tasarruflardan
oluşan ciddi büyüklükteki fon havuzundan önemli bir kısmını üretim yapan işletmelere, bir kısmını ise fertlere
borç olarak vermektedir. Yani borç verenler zenginler, borç alanlar fakirler biçiminde bir ilişki söz konusu ol-
madığı gibi, tersi de söylenebilir.
Mevudat yatıranların önemli bir kısmının tasarruf sahipleri olduğunu belirtmiştik. Burada geçim sağlamak
veya zengin olmaktan ziyade ek bir getiri elde etmek amacının öne çıktığını söylemek daha gerçekçi bir değer-
lendirme olur.
Klasik bankalarda fon kullandırılırken, kullanacak olan işletmenin borç ödeme gücü, yönetiminin kalitesi,
kredi verilecek alanın uygunluğu gibi değerlendirmeler yapılır. Olumsuz koşulların ödeme güçlüğüne düşürdüğü
işletmeler için borcun yeniden yapılandırılması gibi yöntemlerle iyi niyetli işletmelere ödemede kolaylaştırıcı
davranılabilir.
Bankaya yatırım amaçlı fon yatırma ile karz-ı haseni rakip olarak görmek pek doğru bir karşılaştırma
olmaz. Birisinde amaç yatırım iken, diğerinde hayır işlemektir. Bankalara hayır amaçlı fon yatırıldığında (karz-
ı hasen), bankaların bunları faizsiz olarak kullandırması teorik olarak mümkündür. Ancak karz-ı hasen daha
çok birbirini tanıyan fertler arasında ve çok büyük olmayan tutarlarda olmaktadır. Finans kurumları aracılığıyla
gerçekleştirilmesi zordur. Nitekim halen hiçbir katılım bankasında tüm ihtiyaç duyan kitleye yönelik Karz-ı
Hasen uygulaması yoktur. Bu hususta 2019 yılında Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde
yönettiğim ‘’İslami Finans Aracı Olarak Karz-ı Hasen ve Katılım Bankaları İçin Bir Model Önerisi’’ başlıklı
doktora tezine başvurulabilir.
Değerlendirmemizin başlangıcında da katılım bankacılığı uygulamasının başlamasından çok önceleri
bile klasik bankalardaki mevduat ve kredi faizinin Kur’an’da yasaklanan riba ile aynı şey olmadığını savunan
birçok alim olduğunu belirtmiştik. Katılım bankacılığının kredi kullandırma uygulamasının %90’ından fazla-
sının ‘murabaha’ yöntemi olduğu, bu yöntemde ise bankaya fon yatıranlara ödenen kar payı ve kredi kullanan-
lara uygulanan vade farkı oranlarının klasik banka mevduat ve kredi faizleriyle çok yakın ve aynı yönde
seyrettiği gerçeğinin açık biçimde görülmesinden sonra bu değerlendirmenin daha da büyük önem kazandığını
rahatlıkla söyleyebiliriz.
Katılım bankaları ile ilgili eleştirilerin özellikle ‘’murabaha’’ yöntemi üzerinde yoğunlaştığını görmek-
teyiz. Murabaha esas olarak kısa vadeli fon ihtiyacının karşılanmasına, daha açıklayıcı ifadeyle ’’çalışma ser-
mayesi’ndeki ani ve ekonomi veya sektördeki sıkıntı ve dalgalanmalar nedeniyle işletmenin iradesi dışında
ortaya çıkan ihtiyaçların finanse edilmesi için kullanılan bir finansman yöntemidir.
Bu durumda katılım bankalarının fon kullandırma uygulamaları içinde çok geniş yer tutan murabahayı
fıkhi açıdan eleştirenlerin şu soruya net bir cevap üretmeleri gerekmektedir: Kısa vadeli kredi için banka gibi
bir kurum çerçevesinde murabaha’dan daha uygun bir ‘’finansman yöntemi seçeneği’’ öneriyor musunuz? Aksi
halde geleneksel bankaların devletin sıkı düzenlemeleri ve denetimi çerçevesinde yürüttükleri kısa vadeli kredi
uygulamasındaki faizin riba olmadığıyla ilgili görüşlerini daha objektif ve önyargısız biçimde değerlendirilmesi
gerekmez mi?
Bizi bu yönde bir tartışmanın anlamlı olacağı kanısına yönelten diğer bir hususun son zamanlarda ciddi
din alimlerimizden bazılarının makale ve kitaplarındaki değerlendirmeleri olduğunu belirtmek isteriz. Ne demek
93

