Page 75 - Tarih Çevresi Dergisi
P. 75
tarih çevresi
porda ayrıca Dünya’nın, iklim hedefleriyle uyumlu bir gidişattan hala çok uzakta olduğuna da vurgu yapılmak-
tadır. Hükümetlerin, yatırımcıların ve tüketicilerin verdiği kararların, çoğu zaman günümüz enerji sistemindeki
kusurları daha temiz ve daha güvenli bir yola doğru itmek yerine pekiştirdiği belirtilmektedir. Günümüz uygu-
laması, dünyayı 2100 yılına kadar küresel ortalama sıcaklıklarda 2,4°C’lik bir artışa doğru yönlendirirken,
bunun da değişen iklimden kaynaklanan daha ciddi riskleri beraberinde getirdiği ifade edilmektedir.
Türkiye’de Yenilenebilir Enerji: Tarihsel Gelişimi ve Mevcut Durumu
Türkiye’nin yenilenebilir enerji üzerine yatırımlarını genişletmesi, Dünya ile benzer bir tarihsel gelişim
süreci işaret etmektedir. Türkiye’de her ne kadar hidroelektrik santralleri üzerine ciddi bir yatırım uzun zamandır
söz konusu olsa da bu alandaki yatırımların da 1980lerde başladığını söylemek yanlış olmaz. İlk HES üretimleri
de 90larda başlamıştır. İlk ünitesi 1992 yılında faaliyete geçen Atatürk Barajı ve HES, 2002 yılında enerji üre-
timine başlayan Berke Barajı ve HES, 2012 yılında faaliyete geçen Ermenek Barajı ve HES, 2013 yılında faa-
liyete geçen Deriner Barajı ve HES ve Türkiye’nin en yüksek barajı olarak faaliyet gösteren Yusufeli Barajı ve
HES bu yatırımlardan bazılarını oluşturmaktadır (Demir ve Yakışık, 2024: 1343). Rüzgar santrallerine bakıl-
dığında da ilk girişimin 1998 yılında İzmir Çeşme’de 3 türbinlik bir yatırım şeklinde olduğu görülmektedir.
Bu yatırımı takiben Bozcaada’da da bir rüzgar santrali devreye girmiştir. İlk Güneş santrali ise 2011 yılında İs-
tanbul Büyükşehir Belediyesi ve TÜBİTAK tarafından İkitelli’de kurulmuştur (Güçlüer Küpeli ve Güney, 2019:
2-3).
UEA (2024a) Avrupa’da toplam yenilenebilir enerji kapasitesinin 2030 yılı itibariyle iki katına çıkacağını
öngörmektedir. Bu artışın ise başta Almanya olmak üzere İngiltere, İtalya, Türkiye, Fransa, İspanya ve Hollanda
şeklinde 7 ülke tarafından sağlanacağı öngörülmektedir. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) ve-
rilerine göre Türkiye 2023 yılı itibariyle yenilenebilir enerji kurulu güç kapasitesinde Avrupa 5.’si olurken,
Dünya’da da 11. Sıraya yükselmiştir. İlk 3’te ise Çin, ABD ve Brezilya yer almaktadır (https://enerji.gov.tr/).
PwC Türkiye, “Türkiye Elektrik Piyasasına Genel Bakış 2023” Raporu’nda da yenilenebilir enerjiye yönelik
odaklanmanın, Türkiye’yi son 10 yılda diğer ülkelerden ayrıştırdığının altı çizmektedir.
Grafik 1’de Türkiye’de türlerine göre yenilenebilir enerji kapasitesi 2013 – 2022 yılları için gösteril-
mektedir. Grafikten görüldüğü üzere Türkiye’de hidroelektrik, en yüksek kapasiteli yenilenebilir enerji türüdür
ve yıllar itibariyle az da olsa kapasite genişlemesi sağlanmıştır. Bu kadar yüksek bir hidroelektrik kapasitemizin
olmasındaki temel neden coğrafi avantajdan kaynaklı sahip olduğumuz su kaynakları üzerine tarihsel süreçte
kurmuş olduğumuz hidroelektrik santralleridir (HES). İkinci en yüksek kapasiteye ise rüzgar enerjisi sahiptir.
Rüzgar enerjisinin 2013’ten 2022’ye kapasitesinde ciddi bir artışın olduğu da göze çarpmaktadır. Üçüncü sırada
ise Türkiye’de Güneş enerjisi yer almaktadır. 2013 yılında Güneş enerjisi kapasitesi 0’a yakınken, 2022 yılına
gelindiğinde ciddi bir atılım gerçekleştirilmiş olduğu görülmektedir. Biyoenerji ve jeotermal kapasiteleri halen
çok düşük olmakla birlikte 2013 yılında bunların da sıfıra yakın oldukları dikkate alınırsa bu alanlarda da iler-
leme kaydedildiği görülmektedir.
74

